Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaTarihGün be gün, 9 Eylül’e doğru-3

Gün be gün, 9 Eylül’e doğru-3

(1 Eylül 1922-Dumlupınar)

En geniş hayâle sâhip beyinler, en geniş fikirler böyle bir eseri yaratamaz, canlandıramaz. “Yaratamaz” derken, hayâlen yaratmayı söylüyorum. Fakat işte, hayâlen tasavvur edemediğimiz şey, gerçek oldu.

Türk’ün bu zaferi bir tesâdüf veyâ bir şans eseri midir? Türk’ün zaferi, düşmanının zayıflığından mı kaynaklanmıştı? Aslâ!

Düşmanımız sayıca bizden az değildi.

Cephane ve donanım bakımından ise, bizden kat kat üstündü. Düşman topraklarında bulunmak ve galip durumda olmak da ayrıca üstünlük sebepleriydi.

O hâlde zaferin sırrını, Türk yüksek komuta hey’etinin yüksek dehâsında, Başkomutan’ın dehâsında aramak en doğru yoldur.

Ah Türk! Sen, iyi yönetildiğin zaman, dünyânın en mükemmel, en medenî mahlûkusun!

Kuvvetini, kudretini suistimâl edenler kahrolsun!.. Bugüne kadar zaferin büyüklüğünü idrâk edemedik. Büyüklükler, yücelikler ve hârikalarla çepeçevre yaşayan bir insan, etrâfında ortaya çıkmış büyüklüklerin değerini gereği gibi göremez.

Hakîkati görmek için; bu muazzam işin büyüklüğünü takdir için, biraz bu çevreden ayrılmak, uzaktan ve yüksekten bakmak lâzım geliyor!

İşte, Onbirinci Fırka’nın cephesinde düşmanın mağlûbiyet ve perişanlığını tasvir eden bir levha!

O ne fecîdir Yârabbi! Ölüm ve kan kokan bu manzara, insanın rûhunda ne kuvvetli felsefeler, ne ciddî isyanlar uyandırıyor!

Hakk’ın kuvveti, halkın kudreti… Bu ikisi birleşince ne güzel bir manzara ve netice çıkıyor.)

4 Eylül 1922

Uşak’ı da terk ettik. Eşme’ye geldik. Bir kazâ merkezi. Yunanlılar bu şehri de bir yangın harâbesine çevirmişler.(…..) Mert ve nâmuslu düşmanına erkekçe karşılık vermek kudret ve kabiliyetinden yoksun; şerefsiz Yunan ordusu, bütün hırs ve intikamını zavallı ve savunmasız köylülere zulm etmek, köylerini yakmakla dindirmek istiyor.

Yâ Rab! Bu adâletin tecellîsi bile düşmanı uykudan uyandırmayacak, zulümlerinden dolayı tövbe ettirmeyecek gibi…

Çakal Köyü’nde biraz durduk. Dördüncü Kolordu kıtaları geçiyor. Köylü kadınların heyecan ve sevincine pâyan yok! Yersiz yurtsuz ve eşyâsız kalmış olan bu zavallıları gene böyle bir heyecana; askere su yetiştirmeye yönelten ruh, ne büyük, ne mûcizeli şeydir!

İçlerinden biri:

“-Kemâl’imizi ne yaptınız.. buradan geçti mi?” dedi.)

6 Eylül 1922 – Alaşehir

Eşme’den hareketle Alaşehir’e geldik. Düşman kundakçılığının en fecî eseri bu şehirde, Sarıkız Suyu’nda. Şehirde dört bin evden yirmi ev kalmamış. Halka da çok zulüm yapmış, kadınların ırzına geçmişler… Yol üzerindeki bütün köyler yangın ve harâbe! Avrupalılar gelsinler de Yunanlılar’ı görsün!..

Bu şirin Alaşehir’in, bu güzel şehrin uğradığı zararlar telâfi edilecek mi? Yolda rast geldiğimiz iki kadın… İki kız… Biri ne kadar güzel!

Alaşehir eşrâfından bir zâtın kızları.

Aman Yâ Rab! İnsana ne yakın şeyler, ne mûnis mahlûklar… Tesettür mes’elesini biz şimdiki hâliyle korumaya çalışmakla neler kaybediyoruz! Samîmî ve sâde, anlatıyorlar. Bu âileye uygulanan zulüm pek acıklı. Zavallılar neler çekmiş!

Arada sırada:”Fakat hiç olmazsa nâmusumuzu kurtardık; onu koruduk” diye kendilerini tesellî ediyorlar.

Hâlide Hanım’ı görmek istediler, halk birikmiş, sanki bir mûcize bekliyorlar. Ne yatacak yerleri, ne yiyecekleri var. Derken, karşıdan bir esir kafilesi göründü. Halkta bir hareket, bir heyecan.

Sonra, hücum! 95 esir, üç dakikada buharlaşıp, uçtu sanki…

Biri, bir Yunalı’nın cesedinin üzerine eğilmiş, nutuk söyler gibi, heyecanla bağırıyor:

“-A mel’un! Annemi kestin, babamı ve karımı öldürdün. Fakat, kız kardeşimin niçin ırzına geçtin?” diyor ve gebermiş cesedine sopayla vuruyordu.)

7 Eylül 1922 – Sâlihli

Alaşehir’den ayrıldık. Paytonla Sâlihli’ye kadar geldik. Yol boyunca rastladığımız düşman cesetleri, tâkip harekâtının ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Bütün köyler yakılmış. Yolda köylülere soruyoruz: “Nasıl yaktı?”

Açıklama yapıyorlar: “Benzin, kundak, özel müfrezeler…”Yâni, sistematik bir gayret…

Mezarlığı bile yakmışlar. Niçin? Sebebi ne? Vahşet ve alçaklık!

Mezar taşları yıkılmış. Sâlihli halkına zavallı şehrin sekizde biri kalmış.

Fâcialar yurdu Anadolu.

Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments

İsim (gerekli) Açık Birlik ve Can-Hz.MEVLÂNÂ
Esat ANIK Açık Heykelkondu
zeki Açık Hikmetler 24
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
mehmetvelit yurt Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
hakan altınkaynak Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
İsim (gerekli) Açık Hissetmeniz Yeterli! Adam Olun, Adam!
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
MEHMET KEÇECİ Açık Kenan Rifai’nin Hayatı
idris baser Açık Anneler günü-Sâmiha Ayverdi
hanende1453 Açık Meyveli Ağaç
kececi Açık Kabukta Kalmak-2
hanende1453 Açık Ateş, Hamur ve Nohut
kececi Açık Ateş, Hamur ve Nohut
S.Çağırıcı Açık Seyyid Seyfullah
Leb-Lebî Açık Aşk Şarabı İçiyorum
Leb-Lebî Açık Yaşayan Ölü-1
Leb-Lebî Açık Vehbi’nin Kerrâkesi
Leb-Lebî Açık Bir
Leb-Lebî Açık Vesaire Vesâire vesâire…
Leb-Lebî Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Emrehan Küey
Leb-Lebî Açık Hırka
fakiradem Açık Ne Bilsinler
fakiradem Açık Ne Bilsinler
Leb-Lebî Açık Ey Kul!
fakiradem Açık Belki?!
fakiradem Açık Kayık – Ârif Nihat ASYA
fakiradem Açık Kulak Misafiri
Leb-Lebî Açık Kebir’den
Leb-Lebî Açık Huzur Buldum
fakiradem Açık Huzur Buldum
Leb-Lebî Açık İşte, Olanca Sırrım
ozlem_yesil Açık Aşk Budur-1 Sâmiha AYVERDİ
kececi Açık Biz ve Onlar Metternich
Leb-Lebî Açık Flaş Flaş Flaş
kececi Açık Platonik Aşk
fakiradem Açık Dilenci
Leb-Lebî Açık Er Kişi
Leb-Lebî Açık Taşlanan Adam
Leb-Lebî Açık Anlayışlı Adam
fakiradem Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Dervişin Dileği
fakiradem Açık Ahenk
fakiradem Açık Zamanın Sesi
Leb-Lebî Açık Yolculuk
fakiradem Açık İzler
Ergun Açık Konuşmak
fakiradem Açık Konuşmak
Leb-Lebî Açık Konuşmak
fakiradem Açık Oruç, aç kalmak mıdır?
Leb-Lebî Açık Vermek
Leb-Lebî Açık Al Sana Açılım
Leb-Lebî Açık Ofli Hoca 5
kececi Açık Su, Sevgili!
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
Leb-Lebî Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık İbrahim Gülşeni
Leb-Lebî Açık Putperest
Leb-Lebî Açık Bir Elif Çekti
Leb-Lebî Açık Adam Sende-Nasreddin Hoca
Leb-Lebî Açık Asıl Şeyh Kim?
kececi Açık Asıl Şeyh Kim?
hanende1453 Açık Eski Yazı
fakir Açık Çin’in Pis İşleri
andelib Açık Temel Taşları
kececi Açık O ve Şaka
kececi Açık Ahmaklık
kececi Açık Seçmeler-İsmet Binark
kececi Açık Köle
fakiradem Açık İbret-Fâtih Sultan Mehmet
kececi Açık Kendime Mektuplar-6
hanende1453 Açık Ciğer Kanı
kececi Açık Hoca
kececi Açık Kendime Mektuplar-4
deep3636 Açık Şeytan Bunun Neresinde?
error: Muhtevâ korumalıdır!