Cuma, Mart 29, 2024

Av ve Avcı

Sayfa:8

Bir kulun aşkı bile, insanda irâde bırakmazken.. o kimse, yemekten içmekten, uyumaktan bile kesilir ve sâdece sevdiğinin hayâlini düşünürken; ya hakîkî aşkın kutlu kemendi boynuna geçmiş bahtlı insan, ne yapar?

“Aşk kılıcı, her boynu kesmez!” diyor Hazret-i Mevlânâ… daha doğrusu; “Her boyun, aşk kılıcına lâyıl değildir”, buyuruyor.

İşte herkes, Ezel Günü neyini kaybetmişse; bu dünyâda onu arıyor. Herkes, kendi kaybını bilip, gene kendi kaybettiği şeyi arıyor. Herkes, aşkdan yana aynı paya sâhip değil!

“Herkesin rızkını vereceğim.” buyuran Sâhibimiz, bize düşen payı biliyor; ama biz bilmiyoruz.

Av mıyım avcı mıyım, bilmem ki ben neyim?

Rızık denince, hakîkî rızık anlaşılır; fânî, izâfî rızık değil.. Biz, kelimelerin gerçek mânâlarına değil de, halkın kullandığı avâmî mânâlarına itibâr ettikçe irfan sâhibi olamayız ve hakîkatten de nasiplenemeyiz.

Her âyetin, her hadisin, her sözün ve her harfin; hem zahirî ve hem de bâtınî mânâlarını birlikte anlamalıyız. Meselâ, rızık sözü, bütün maddî rızıkları ve bütün mânevî rızıkları ihtivâ eder. İnsan denince, nasıl hakîkî yâni kâmil insanı anlıyorsak; her kelimede de aynı ölçüyü elden bırakmamalıyız.

Zîrâ Cenâb-ı Hakk’ın ve Efendimiz’in.. sonra evliyâ ve ehlullâhın kelâmları, bizlerin ağzından çıkan gelişi güzel sözler gibi değildir. Derin hikmetler, ince, büyük hakîkatlerin ifâdesidir o sözler.

İşte, hakîkî “kelime” onların sözleridir. Bizimkiler ise “lâf”tır.

Kelime ise, KELÂM’dan türemiştir ve Cenâb-ı Hakk’ın buyruklarına verilen isimdir.

İnsan gibi…

Ve insan da, insanlaştığı nisbette, rızık gibi, her şeyin hakîkîsini ister ve oraya meyleder.

Bu meyil, bir çekiliş.. bir cezbedir aslında. Pervânenin meyli gibi.

Biz, bir pervâneyi, bir de ateşi veyâ ışığı görüyoruz. Biz, şaşılarız!

Evet, pervâne ışığa gidiyor gibi görünüyor; fakat, neden sâdece pervâne bu cehdi gösteriyor da, bir başka uçar mahlûk olan sinek, aynı cezbeden haberdar bile değil?

Çünkü, pervânenin ışığa meyli; onun uçar bir mahlûk oluşundan kaynaklanmıyor; mayasında, ışığın çekiciliğine iştirâk edecek bir hassanın varlığından kaynaklanıyor.

Mıknatıs da, varlığında çekicilik bulunmasına rağmen, cisimler arasında seçme yapıyor ve kendi cinsinden olan demiri çekiyor.

Üstelik, mıknatıs, demirler arasında da seçme yapar gibi; her demir cismi, aynı mesâfeden kendisine çekmiyor. Özelliklerine göre, çekilmeye en fazla kabiliyeti olan demiri, en uzak mesâfeden çekmeye başlıyor. Diğerleri ise, mıknatısa daha fazla yaklaşmadıkça, o cezbe sahasına girmiş olmuyorlar.

Her neyse…

Şunu demek istiyorum;

Cevherlerindeki müşterekliği göz ardı edip, cisim ve beden farklılıklarına takılıp kalarak, hatâya düşüyoruz. Hareket hâlindeki, faâl hâldeki mahlûk pervâne diye; pervânenin ışığa âşık olduğunu varsayıyoruz.

Mıknatıs özelliği taşıyan çelik kütlenin değil; bu kütleden daha küçük cisimlerin çekilişini görebildiğimiz için de mıknatısa, “çekiyor!” diyoruz.

Bir bakıma, hep dinamik ve faâl olan şeylere meyilliyiz. Faaliyetini beş duyumuzla fark edemeyip, statik.. durgun zannettiğimiz cisimler hakkında ise tefekkür denilen melekemize prangalar vurmuşuz.

Mıknatıs, aynı özelliği taşıyan cisimleri çekiyorsa; ışık kaynağı da pervâneleri kendine çekiyor dememiz gerekmez miydi?

Gerekirdi. Ama, buna benzer sayısız mantık hatâları; Allâh’ın hikmeti icâbı tecellî etmektedir.

Büyük Hakîkati kavramak ve idrâk etmek istidâdıyla donatılmamış kimselerin oyalanması için yâni… avamın gözünden, büyük gerçeği gizlemek; onu perdelemek isteyen Cenâb-ı Hak böyle murâd etmiştir.

İnsanoğlu, yerçekimini de gözüyle görmez; yerçekiminin tezâhürlerini görür. Fakat, Allah’ı görmek ister.

Yerçekimini inkâr etmeyi aklından dahî geçirmez. Aklı da hiç görmemiştir, fakat, aklı inkâr edene rastlayamazsın.

Aşk da böyle değil mi?

Aşkdan yerçekimine.. akla, mıknatısa ve pervâneye kadar her zerrede hikmet arayan ve dâimâ da bulanlar, seçilmişlerdir.

Pervâne ışığa âşıksa, ışık da pervâneye âşık! Bu, mıknatıs örneği için de aynen geçerli; insanlar için de..

Şaşılığın sebebi; varlıkların öz cevherine bakmasını bilemediğimizdir.

Pervâne, ışığa, yanmak gâyesiyle gitmese de; neticede, fazla yaklaşmasının, kendisini yakacağına aldırış etmeyecek kadar gözü kara davranır. O, ışığa, nûra âşıktır ve :

“Ko yanarsam yanayım!” gözü karalığı, ona sırât-ı müstakîm olmuştur.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments

İsim (gerekli) Açık Birlik ve Can-Hz.MEVLÂNÂ
Esat ANIK Açık Heykelkondu
zeki Açık Hikmetler 24
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
mehmetvelit yurt Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
hakan altınkaynak Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
İsim (gerekli) Açık Hissetmeniz Yeterli! Adam Olun, Adam!
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
MEHMET KEÇECİ Açık Kenan Rifai’nin Hayatı
idris baser Açık Anneler günü-Sâmiha Ayverdi
hanende1453 Açık Meyveli Ağaç
kececi Açık Kabukta Kalmak-2
hanende1453 Açık Ateş, Hamur ve Nohut
kececi Açık Ateş, Hamur ve Nohut
S.Çağırıcı Açık Seyyid Seyfullah
Leb-Lebî Açık Aşk Şarabı İçiyorum
Leb-Lebî Açık Yaşayan Ölü-1
Leb-Lebî Açık Vehbi’nin Kerrâkesi
Leb-Lebî Açık Bir
Leb-Lebî Açık Vesaire Vesâire vesâire…
Leb-Lebî Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Emrehan Küey
Leb-Lebî Açık Hırka
fakiradem Açık Ne Bilsinler
fakiradem Açık Ne Bilsinler
Leb-Lebî Açık Ey Kul!
fakiradem Açık Belki?!
fakiradem Açık Kayık – Ârif Nihat ASYA
fakiradem Açık Kulak Misafiri
Leb-Lebî Açık Kebir’den
Leb-Lebî Açık Huzur Buldum
fakiradem Açık Huzur Buldum
Leb-Lebî Açık İşte, Olanca Sırrım
ozlem_yesil Açık Aşk Budur-1 Sâmiha AYVERDİ
kececi Açık Biz ve Onlar Metternich
Leb-Lebî Açık Flaş Flaş Flaş
kececi Açık Platonik Aşk
fakiradem Açık Dilenci
Leb-Lebî Açık Er Kişi
Leb-Lebî Açık Taşlanan Adam
Leb-Lebî Açık Anlayışlı Adam
fakiradem Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Dervişin Dileği
fakiradem Açık Ahenk
fakiradem Açık Zamanın Sesi
Leb-Lebî Açık Yolculuk
fakiradem Açık İzler
Ergun Açık Konuşmak
fakiradem Açık Konuşmak
Leb-Lebî Açık Konuşmak
fakiradem Açık Oruç, aç kalmak mıdır?
Leb-Lebî Açık Vermek
Leb-Lebî Açık Al Sana Açılım
Leb-Lebî Açık Ofli Hoca 5
kececi Açık Su, Sevgili!
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
Leb-Lebî Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık İbrahim Gülşeni
Leb-Lebî Açık Putperest
Leb-Lebî Açık Bir Elif Çekti
Leb-Lebî Açık Adam Sende-Nasreddin Hoca
Leb-Lebî Açık Asıl Şeyh Kim?
kececi Açık Asıl Şeyh Kim?
hanende1453 Açık Eski Yazı
fakir Açık Çin’in Pis İşleri
andelib Açık Temel Taşları
kececi Açık O ve Şaka
kececi Açık Ahmaklık
kececi Açık Seçmeler-İsmet Binark
kececi Açık Köle
fakiradem Açık İbret-Fâtih Sultan Mehmet
kececi Açık Kendime Mektuplar-6
hanende1453 Açık Ciğer Kanı
kececi Açık Hoca
kececi Açık Kendime Mektuplar-4
deep3636 Açık Şeytan Bunun Neresinde?
error: Muhtevâ korumalıdır!