Perşembe, Nisan 18, 2024
Ana SayfaMûsıkîKÂNİ KARACA’NIN OKUDUĞU MEVLİD-İ ŞERİF’TEN VELÂDET BAHRİ’NİN İNCELENMESİ

KÂNİ KARACA’NIN OKUDUĞU MEVLİD-İ ŞERİF’TEN VELÂDET BAHRİ’NİN İNCELENMESİ

KÂNİ KARACA’NIN OKUDUĞU MEVLİD-İ ŞERİF’TEN VELÂDET BAHRİ’NİN İNCELENMESİ

Yazar: Meriç DÜZBAŞ

Âmine hâtun Muhammed ânesi
Ol sadefden doğdu ol dür dânesi

Saf, pâk ve sedef gibi temiz bir kadın olan, Âmine hatundan, inci tanesi gibi çok değerli bir bebek  “Muhammed” doğdu.

Geleneğe bağlı kalan Kâni Karaca veladet bahrine rast makamı ile başlamıştır. Uşşak makamına kısa bir geçki yapmış ve yine rast makamının seslerine dönerek rast perdesinde karar etmiştir. Beyit’in tercümesinde Amine hatundan Hz. Peygamber’in doğduğu anlatılmaktadır. Bir bebek, annesinden bir parça olduğu gibi, uşşak da rastın bir tanini üzerinde, yani rasttan bir parçadır. Bu beyitin de böyle icra edilmesi muhtemelen bu ilişkiye bağlıdır ya da biz bunu böyle ilişkilendirmiş olsak sanat adına fena bir şey söylemiş olmayız.


Çünki Abdullah’dan oldu hâmile
Vakt erişti hefte vü eyyâm ile

Âmine hatun Abdullâh’dan hamile kaldıktan sonra, haftalar ve günler tamamlanarak doğum vakti geldi.

Kâni Karaca, hâmile kelimesine geldiğinde acem perdesi tutmuş ve vaktin geldiğini vurgularken de neva perdesinde asma karar etmiştir. Rast makamı seyri içinde devam ederken, Amine hatunun hamile kaldığını yani Hz. Peygamber’in annesinin rahmine düşüp can bulduğunu, Rast’ın içinde acem perdesi kullanarak anlatmaya çalışmıştır. Nitekim asıl dizide rast makamı evç perdesi kullanır, lakin acem perdesi kullandığında ve karar ettiğinde buna acemli rast denir. İşte bir kadın da sürekli hamile olarak gezmez fakat hamile kaldığı zaman da olağan dışı bir durum olmuş olmaz. Kadının karnında bebek taşıması gibi rastın da içinde acem taşıması birbirine benzer durumlardır diyebiliriz.


Hem Muhammed gelmesi oldu yakın
Çok alâmetler belürdi gelmedin

Doğum yaklaştıkça birçok belirtiler, alâmetler görülmeğe başladı.

Rast makamı ilde devam eden Kani Karaca, beyitteki birçok belirtinin alâmetin görülmeğe başlamasını seyir içinde hüseyni aşiran perdesine düşürek göstermiştir.


Ol Rebîûl evvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gicesi

Rebîûl evvel ayının ortalarına doğru, on ikinci pazartesi gecesiydi.

Burada yukarıdaki konulardan farklı bir konu işlendiği için Kani Karaca segâh makamına geçki yapmıştır.


Ol gice kim doğdı ol hayrül beşer
Anesi anda neler gördü neler

İnsanların en hayırlısı o gece doğarken, Annesi  neler, ne fevkalâde şeyler gördü.

Kani Karaca burada rast dizisine tekrar döner gibi seyir ettiği sırada Anesi neler gördü neler derken tekrar segâh perdesinde karar etmiştir.


Dedi gördüm ol habîbin anesi
Bir acep nur kim, güneş pervanesi

O sevgili bebeğin annesi, “bir ışık gördüm ki güneş onun etrafında dönüyordu” dedi.

Bu beyitlerde rast makamına geri dönülmüştür.


Berk urup çıkdı evimden nâgehan
Göklere dek nur ile doldu cihan

O ışık, şimşek gibi çakarak evimden yükselip dışarıya çıktı. Göklere kadar her yer ışıkla, nûr ile doldu.

Burada yerden göğe doğru yükselebilmek, rast perdesinden neva perdesine kadar çıkılarak bir beşli içinde anlatılmış, ışık ve nur ise nişaburek makamına kısa bir geçki yapılarak ile anlatılmıştır.


Gökler açıldı ve feth oldu zulem
Üç melek gördüm elinde üç alem

Gökler açıldı ve karanlıklar yok oldu. Elinde bayrakları olan üç melek gördüm.

Gökler açıldı derken seyri üst perdelere çekerek tiz çargaha kadar yükselmiş ve göklerin açılması tasvir olunmuştur, feth oldu derken de mahur geçki yapılmış iken segah makamına geri dönüş yapmıştır ve segahın mahura galip gelmesi gibi bir tasvir söz konusudur.


Biri meşrik, biri mağribde anın
Biri damında dikildi Kâ’benin

Meleklerden biri doğuda, diğeri batıda, diğeri de Kâ’benin damında dikiliyordu.

Meleklerin dikildiği olgusunu rast makamında tam karar ederek aksettirmek istemiştir.


İndiler gökden melekler sâf sâf
Kâ’be gibi kıldılar evim tavaf

Gökten bölük bölük, sıra sıra melekler indiler. Kâ’be’yi tavaf eder gibi evimi tavaf ettiler. Etrafında döndüler.

Meleklerin gökten inişini mahur makamı  açışıyla, tiz çargâh perdesinden başlayarak gerdaniye perdesi civarında dolaşarak tasvir etmiştir. Hüseyni perdesinde nişabur göstermiş ve gerdaniye perdesinde durmuştur. Bu beyitteki bu geçkiler gelenekten bize aktarılmış ve Kani Karaca da buna bağlı kalmış ve bu aktarıma devam etmiştir.


Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı sündüs, döşeyen anı melek

Melek sündüs adlı bir döşeği havaya serdi. Döşedi.

Bu beyitlerde de mahur makamının seslerinde tiz perdelerde dolaşmasının sebebi meleğin sündüs adlı döşeği havaya sermesinden dolayıdır ve döşedi kelimesini vurgulamak için okuyuş tavrında bir keskin ve sert bir okuma tavrı duyulmaktadır.


Çün göründü bana bu işler ayan
Hayret içre kalmış idim ben heman

Apaçık bir şekilde gördüğüm bu işler karşısında hayretler içinde kalmıştım.

Kani Karaca burada karciğar makamına kısa bir geçki yapıtıktan sonra bir anda segah perdesine inip yarım sesler ile neva perdesinde durmuştur. Ayan kelimeninden hayret kelimesine gelirken aniden nim hisar perdesi kullanarak karciğarı vurgulaması, dinleyenlere beklenmedik bir musıki cümlesi duyurması, beyitteki hayretler içinde kalmak ana fikrinin sesler ile aksettirilmesidir.


Yarılıp divar çıkdı nâgehan
Geldi üç hûri bana oldu ayan

Odamın duvarının ansızın yarıldığını ve içeriye üç hûrinin geldiğini gördüm.

Üç hurinin odaya, Allah katından yeryüzüne inmesi, başlangıç makamı olan rast makamına dönülüp, rastta karar edilerek anlatılmıştır.


Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa’yı birbirine muştular

Etrafıma gelip oturdular ve Mustafa’yı birbirlerine müjdelediler.

Burada Kani Karaca, hüseyni makamı seslerinde kısaca dolaşıp, oturdular kelimesine hüseyni perdesindeki uzun kalışı denk getirip, yine hüseyni makamı sesleri ile hüseyni perdesinde kalış yapıp müjdelenme anını anlatmak istemiştir. Buradaki hüseyni makamı sesleri, rast makamı dizisi içinde bir anda parlak bir şekilde kendini göstermiştir ve peygamberimizin de dünyaya teşrif edişleri karanlığın içinde beliren bir ay gibidir.


Dediler oğlun gibi hiç bir oğul
Yaradılalı cihan gelmiş değil

Dediler ki, cihan yaratılalı beri bu çocuk gibi hiçbir çocuk dünyaya gelmiş değildir.

Hüseyni makamına yakın bir makam olan buselik makamına yapılan kısa bir geçkinin ardından çargah perdesinde kalmış ve;


Bu senin oğlun gibi kadr-i cemil
Bir anaya vermemiştir ol Celil

Hüseyni aşirana düştü, rastta durdu

Bu senin oğlun gibi güzel, değerli ve itibarlı bir çocuğu. O büyük, Ulu Allah’ım hiçbir anneye vermemiştir.

Çargâh perdesinden sonra “Bu senin oğlun gibi kadr-i cemil” derken bir anda hüseyniaşiran makamında karar etmiştir ve yukarıdaki beyitlerde başladığı hüseyni ve buselik makamı geçkilerini burada böyle sonlandırmıştır. Makamların birbiri ile olan ilişkilerinden de faydalanmış ve hüseyniaşiran makamının vakur duruşunu peygamberimizin itibarı ve değeri ile bütünleştirmiştir. Lakin dikkat çeken husus hüseyni aşiranda durduktan sonra Allah lafzının geçmesi ile tekrar rast makamına dönüşüdür ki; buraya kadar hangi beyitte Allah’tan bahsedilse hep rast makamı ile sonlandırmıştır.


Ulu devlet buldun ey dildar sen
Doğiserdir senden ol hûlk-ı hasen

Ey sevgili hanım, sen çok büyük, ulu bir devlet buldun. Senden “dünyaya iyi ahlâk ve güzellikleri getirecek” evlât doğmaktadır.

Bu beyitteki müjdeleri neva ve hicaz makamlarına yaptığı geçkiler ile müjdelemiştir.


Bu gelen İlm-î ledün sultanıdır
Bu gelen tevhîd-ü irfan kânıdır

Bu doğan çocuk, Allah’ın izni ile gizli olan şeyleri açarak gösteren, Allah’ın sırlarını öğretebilenlerin sultanıdır. Bu çocuk ilim sahiplerini tevhid akidesine götürenlerin esas kaynağıdır. İrfan cevheri ile tevhidi öğretecektir.

Buradaki husus yalnızca Allahın bildiği sırları peygamberimizin insanlara öğreteceğidir. Bunu da musıki ile anlatmak şöyle bir ustalıktır ki buna; rast makamının içinde gizli olan segah makamının kendi içinde sakladığı hüzzam makamıdır diyebiliriz. Yani peygamberimizin içinde gizli olan Allah’ın tek olduğu ve bu tekliğin içinde de her şeyin sırrını bilen olduğudur.


Rahmeten lil’âlemîndir Mustafa
Hem şefial müznibindir Mustafa

Mustafa âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Hem de günahkâr müslümanların da şefaatçisidir.

Hüzzam makamı sesleri ile seyre devam ederken suznak makamına geçki yapılmıştır. Buradaki beyitlerde peygamberimizin müslümanların şefaatçisi olduğu anlatılırken buna karşılık gelen musıki cümlelerinde de suznak karar edebilmek için hüzzam makamının şefaat etmesidir.


Vasfını bu resme tertib etdiler
Ol mübârek nuru tergib etdiler

Doğan çocuğun özelliklerini bu şekilde sıralayarak anlattılar. O mübarek nûru böylece rağbetlendirdiler, değerlendirdiler.

Burada suznak makamının ardından nihavend makamına geçki yapılmıştır. Yukarıda anlatılan konunun kapanması ve yeni bir konuya geçileceği için buna zemin hazırlanmıştır.


Âmine der çü vakt oldu temam
Kim vücude gele ol hayrül enam

Âmine insanların en hayırlısı’nın doğum vaktinin geldiğini anladığını söylüyor ve,

Burada nihavend makamı sesleri ile devam edildikten sonra;


Susadım gayet hararetden kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti

Doğum sırasında, ateşinin yükselmesinden dolayı çok susadığını, ve kendisine bir bardak dolusu şerbet sunulduğunu söylüyor.

beytine geldiğinde sundular şerbeti derken tekrar rast makamına dönülmüştür. Nihavend makamının minör duygusu ile ateşin yükselmesi ve susamak anlatılırken, sunulan şerbet ile rahatlamak ise rast makamının majör duygusu ile anlatılmıştır.


İçdim anı oldu cismim nura gark
İdemezdim kendimi nurdan fark

Şerbeti içince vücudum ışık gibi oldu. Öyle ki kendimi ışıktan ayırd edemiyordum.

Bu ışık gibi parlama konusu ise rastta karar etmişken aniden mahur makamı sesleri ile tiz bölgeden seyre devam edilerek anlatılmıştır.


Geldi bir akkuş kanad ile revan
Arkamı sığadı kuvvetle heman

Bir beyaz kuş kanatlarını yavaş yavaş çırparak uçup yanıma geldi. Hemen, gelir gelmez sırtımı kuvvetle sığadı.

Mahur makamı seyriyle devam edilirken, akkuşun gelmesi ile segah makamına geçki yapılmış ve revan kelimesi geçerken de Kani Karaca metronomunu kendi içinde yavaşlatmıştır.


Doğdu ol saatde ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat-ü zemin

O anda doğum gerçekleşti. Dînin sultanı doğdu. Yer ve gökler nûrla, ışıkla doldu, aydınlandı.

Doğumun gerçekleşmesi karcığar makamına geçki yapılarak anlatılmış ve 1. mısra sonunda karcığarda karar edilmiştir. 2. mısradan itibaren uşşak makamına geçki yapılmaya başlanmış ve;


Sallû Aleyhi ve Sellimû teslîma
Hattâ tenâlû cenneten ve naîmâ

Dedikten sonra uşşak makamı ile karar edilmiştir.

Karaca, güftenin anlamına göre beste yapmaktadır. Bunu yaparken;

Güftenin genel konusuna göre makam seçimi yapmakta, güfte içinde var olan konu değişikliklerine göre makam geçkileri yahut çeşnileri ile anlatmaktadır.

Karaca güftenin anlamına göre kimi zaman bir beyiti kullanırken, çoğu zaman da kelimelerin çağrışımından faydalanmıştır. Makamsal etkiler, aralıkların uzaklığı veya yakınlığı unsurundan faydalanarak ifade etmiştir.

Karaca, bunları yaparken tasviri mümkün kelime ve cümleleri kullanmıştır. Bahirin tamamında veya her satırında ve her kelimesinde mânâ ilişkisi ile oluşturulmuş melodiler aramak doğru bir mantık değildir.

Burada güftenin mahiyeti büyük rol oynamaktadır. Karaca tasviri mümkün sözcükler ile, kendi sanatkarlığını birleştirebilmiş bir ustadır.

Hangi mahiyetteki ayetin, mûsıkînin hangi makamla ve nasıl bir edayla icra edileceğine vakıf olan bir sanatkar olan Kani Karaca, bu incelikleri mevlide de uygulamıştır diyebiliriz.

(*)Meriç DÜZBAŞ’ın özgeçmişi:

1988 yılında Eskişehir’de doğdu. 2008 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Sanat Müziği Bölümü’ne birincilikle kabul edildi ve 2012 yılında okul birincisi olarak mezun oldu.  Aynı yıl Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Türk Müziği yüksek lisans programına başladı. 2013 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda misafir tanbur sanatçısı olan DÜZBAŞ, aynı yıl Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu’nda şef olarak göreve başladı.  2014 yılında Anadolu Üniversitesi Türk Sanat Müziği Korosu’nun şefliğini devraldı. 2014-2016 yılları arasında Gazi Üniversitesi’nde tanbur eğitmeni olarak görev yaptı. 2015 yılında yüksek lisans programını tamamladı. Tanbur sazı icrâsı için Devlet  Güzel Sanatlar Genel Müdürü Dr. Murat Salim TOKAÇ ile ileri icrâ teknikleri üzerine çalışmalar yaptı.  Bir çok radyo ve televizyon programında tanbur sanatçısı olarak görev aldı.2017 yılında Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Türk Müziği Doktora programına başladı.2018 yılında Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarın Türk Müziği Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya ve halen mesleğini burada icra etmektedir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!