Bayraklarda aylarımız, yıldızlarımız… Kubbelerde – minârelerde alemlerimiz vardır bizim; madalya madalya!..
Övünmeye, ödüle ihtiyâcımız yoktur bizim; vazîfeyi, iyiliği yapmaktan duyduğumuz huzûr; içimizi ısıtır, aydınlatır…Madalya madalya!..
Tunç olsun, gümüş olsun, altın olsun; madalya, madalyalığını göğsümüzde anlar… darphânede değil!..
Eli öpülecek, eteği öpülecek, ayak bastığı yerler öpülecek analarımız vardır ki; altın çocuklar doğurur…madalya madalya!..
Bizim, milletçe en büyük, en mukaddes madalyamız; Ay’dır. Madalyaya madalya takılır mıymış?
Madalyamızı almadan önce neysek, madalyamızı aldıktan sonra da oyduk. Madalyamızı bıraktıktan sonra da oyuz!..
Işığı sönen, ışığını madalyalarımızdan yakabilir; gelsin. Üşüyen, madalyalarımızdan ısınabilir; yaklaşsın!..
Ârif Nihat ASYA