Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaAbide ŞahsiyetlerSâmiha AyverdiMesnevi Terbiyecisi ve İnsanlık Alemi 4

Mesnevi Terbiyecisi ve İnsanlık Alemi 4

XIII. Yüzyılı dölleyip, gelecek zamanların medeniyet zürriyetini hazırlayan dünya görüşü,

bugün de, ona tâlip olduğumuz takdirde, şu ağzının tadı kaçmış ve benliği şahlanmış dünyaya da elbet el uzatıp yol gösterecektir. Yeter ki biz insanlar, O cömert vericinin karşısında iyi niyetli bir alıcı olabilelim.

Şüphe yok ki Âdemoğlu Mesnevî irfânını, Mesnevî kültürünü hazmedip bu felsefeyi hayâtına bir solisyon gibi karıştırarak amel edecek olsa, yine dünyânın yüzü güler, yine fesat, zulüm ve adâletsizlik azınlık husutlarına çekilerek silinip gizlenir.

Mâdem ki iş böyledir, şu halde ne duruyoruz? Neden maddemize de mânâmıza da yetecek bu nafakadan kendimizi mahrûm ediyoruz? Âşikâr ki biz, altın hazinesi içinde açlıktan ölen adam gibiyiz.

Mâziden devraldığımız öyle bahâ biçilmez bir mânevî servete sâhip olduğumuz halde, içine hapsolup kaldığımız cehâlet ve gaflet yüzünden bu hazînenin ortasında açlıktan kıvranıp durmaktayız.

Halbuki bu varlığa yalnız biz değil, bütün insanlık âlemi muhtaçtır.

Zîra ne kadar farklı medeniyetlerin malı olursak olalum, beşer olarak müşterek ihtiyaçlara sâhip bulunmak bir yaratılış zarûretidir.

Mânevî nafakadan, ruh hijyeninden ve her türlü moral değerlerden mahrum olarak yetiştirdiğimiz nesiller, vicdan, ahlâk, vazîfe ve mes’uliyet şuurundan da boş olarak hayata atılıyorlar. Netîcede de cemiyetin yüz ağartıcı bir elemanı olacak yerde, bir yüz karası olarak kadro dışı ediliyorlar.

Halbuki en azdan,biz de o suçlular kadar suçlu sayılırız. Zîra insanlık târihi göstermiştir ki, cemiyetleri dört başı mâmur terbiye ve formasyona götüren, ne kanunların baskısı ne de cezâ müeyyidelerinin korkusudur.

Bir vicdan ve îman terbiyesinin okşayıcı müdâhalesi olmadan hayvanî zaafların kisve değiştirip yüksek vasıflar ve fazîletler hâline gelmesi hemen de mümkün değildir.

Koruğun şeker gibi tatlanması için güneşin terbiyesine nasıl ihtiyacı varsa, salkım salkım dünyâyı dolduran ekşi ve buruk kütlelerin de kıvama gelmesi için ısıtıcı ve hayat verici bir mânevî güneşe ihtiyaçları âşikârdır.

Ağacın kökü hasta ve çürük olursa, ondan sağlam meyve beklemek safdilliğin tâ kendisidir. Bu yüzden de asıl alâka ve himmet bekleyen köktür. Yâni kütlenin bütününe hitap edecek, bütününü içine alacak kültür hayâtıdır.

Biz ise toprak altında, gözlerden ırak ve kendi dertleriyle baş başa can çekişen kökün hâlini sormuyor, derdine el vurmuyoruz. Ancak onun toprak üstünde ve göz önünde olan çürük ve bozuk mahsullerini gördükçe kızıyor, üzülüyor, öfkemizi alamayınca da cezâya çarptırıyoruz.

Halbuki kanunların ezici yumruğu, değil arkadan gelecek nesillere, o yumruğu yemiş olanın kapı komşusuna ve hattâ kendisine dahî bir salâh ve ibret sebebi olamaz.

Belki de tesiri sâdece bir göz dağından ibâret kalır. Zîra insanoğlunun iyiliğe meyletmesi ve ibret gözünün açılması,ancak ve ancak kendine kendinden gelen ihtar ile mümkün olur. Kanuna karşı kaçamak aramak, mâzeret bulmak, suçlunun başlıca sarıldığı çâredir.

Ama aynı aldatmacayı vicdânına karşı kullanamamak, ancak, bir vicdan dünyâsı teşekkül etmiş ve mes’uliyetlerini kazanmış terâzili bir anlayışın kârıdır.

Şu halde beşeriyete kurtuluş, selâmet ve huzur yollarını açan, her kavme, her cins, her mezhep ve topluluğa hitâb eden Mesnevî’ye, neden kulak vermiyoruz?

Neden onu, günü geçmiş, işi bitmiş bir kitap olarak, sâdece kütüphânelerimizde saklıyoruz?

Artık dünyânın canı boğazına gelmiştir. İnsanlık âlemi, bir uyarıcı, bir oldurucu ve rast sesin, hakîkate açılmış bir muhabbet kağısının yokluğu ve iztırâbı içindedir. Bilsek de bilmesek de, söylesek de gizlesek de bu budur.

Onun için Mevlânâ denen insanlık dostuna sırtımızı çevirmiyelim ve Mesnevî denen âbide eseri tozlu raflardan indirip hayâtımızın içine sokalım ve başımızı elimizin içine alıp ondan ne türlü faydalanmak lâzım olduğunu düşünelim.

Ve nihâyet bu yüksek voltajlı enerji ile, donmuş katılaşmış ruhlarımıza, basîret ve akl-ı selîmini aldırmış idrâkimize yine ondan akan hareket ve bereket ile şuurlu bir istikamet, mânevî bir refah sağlayalım.

Sâmiha Ayverdi

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments

İsim (gerekli) Açık Birlik ve Can-Hz.MEVLÂNÂ
Esat ANIK Açık Heykelkondu
zeki Açık Hikmetler 24
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
mehmetvelit yurt Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
hakan altınkaynak Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
İsim (gerekli) Açık Hissetmeniz Yeterli! Adam Olun, Adam!
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
MEHMET KEÇECİ Açık Kenan Rifai’nin Hayatı
idris baser Açık Anneler günü-Sâmiha Ayverdi
hanende1453 Açık Meyveli Ağaç
kececi Açık Kabukta Kalmak-2
hanende1453 Açık Ateş, Hamur ve Nohut
kececi Açık Ateş, Hamur ve Nohut
S.Çağırıcı Açık Seyyid Seyfullah
Leb-Lebî Açık Aşk Şarabı İçiyorum
Leb-Lebî Açık Yaşayan Ölü-1
Leb-Lebî Açık Vehbi’nin Kerrâkesi
Leb-Lebî Açık Bir
Leb-Lebî Açık Vesaire Vesâire vesâire…
Leb-Lebî Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Emrehan Küey
Leb-Lebî Açık Hırka
fakiradem Açık Ne Bilsinler
fakiradem Açık Ne Bilsinler
Leb-Lebî Açık Ey Kul!
fakiradem Açık Belki?!
fakiradem Açık Kayık – Ârif Nihat ASYA
fakiradem Açık Kulak Misafiri
Leb-Lebî Açık Kebir’den
Leb-Lebî Açık Huzur Buldum
fakiradem Açık Huzur Buldum
Leb-Lebî Açık İşte, Olanca Sırrım
ozlem_yesil Açık Aşk Budur-1 Sâmiha AYVERDİ
kececi Açık Biz ve Onlar Metternich
Leb-Lebî Açık Flaş Flaş Flaş
kececi Açık Platonik Aşk
fakiradem Açık Dilenci
Leb-Lebî Açık Er Kişi
Leb-Lebî Açık Taşlanan Adam
Leb-Lebî Açık Anlayışlı Adam
fakiradem Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Dervişin Dileği
fakiradem Açık Ahenk
fakiradem Açık Zamanın Sesi
Leb-Lebî Açık Yolculuk
fakiradem Açık İzler
Ergun Açık Konuşmak
fakiradem Açık Konuşmak
Leb-Lebî Açık Konuşmak
fakiradem Açık Oruç, aç kalmak mıdır?
Leb-Lebî Açık Vermek
Leb-Lebî Açık Al Sana Açılım
Leb-Lebî Açık Ofli Hoca 5
kececi Açık Su, Sevgili!
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
Leb-Lebî Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık İbrahim Gülşeni
Leb-Lebî Açık Putperest
Leb-Lebî Açık Bir Elif Çekti
Leb-Lebî Açık Adam Sende-Nasreddin Hoca
Leb-Lebî Açık Asıl Şeyh Kim?
kececi Açık Asıl Şeyh Kim?
hanende1453 Açık Eski Yazı
fakir Açık Çin’in Pis İşleri
andelib Açık Temel Taşları
kececi Açık O ve Şaka
kececi Açık Ahmaklık
kececi Açık Seçmeler-İsmet Binark
kececi Açık Köle
fakiradem Açık İbret-Fâtih Sultan Mehmet
kececi Açık Kendime Mektuplar-6
hanende1453 Açık Ciğer Kanı
kececi Açık Hoca
kececi Açık Kendime Mektuplar-4
deep3636 Açık Şeytan Bunun Neresinde?
error: Muhtevâ korumalıdır!