Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaTarihTürk Esirler Ve Tatarlar

Türk Esirler Ve Tatarlar

Birinci Dünyâ Savaşı’nda Ruslara esir düşmüş Türklerin tüm sayısı 950 subay, 50000 er olarak ortaya çıkıyor.

Ama bugüne kadar onların kaderi, şahsiyetleri açıklanmamış ve bu alanda geniş araştırmalar yapılmamıştır.

Sarıkamış Savaşı’nın 90.yıllığı dolayısı ile Türkiye’de basılmış esâret hâtıraları dıkkate lâyık bir kaynak olarak ele alınacak ve bu konuda belli başlı malûmat verecek eserler sayılıyorlar.

Bu yazımızda Rusya’da çeşitli esir kamplarında kalan Türk er ve subaylarına yardımda bulunan ve onların ağır durumunu az da olsun kolaylaştırmak için çaba yapan Tatarlar hakkında kısa bilgiler vermek isteriz.

İlk ele almak istediğimiz hâtırat, Dokuzuncu Kolordu Kumandanı İhsan Lâtif Paşa’nın (Bir Serencâm-I Harp”İstanbul 1919″ adlı eseridir.

O, 1915 yılının 2 Ocağında Sarıkamış’ta esir olmuş. Rusya’da, Sibirya’da bir müddet mevkuf kaldıktan sonra sürgün yerinden firâr etmiş ve Çin, Japonya, Pasifik, Amerika ve Atlantik yoluyla Avrupa’ya ve oradan Türkiye’ye dönmüştür.

İhsan Paşa, Tatarlarla sürekli şekilde görüşmeye İrbit şehrindeyken başlar:

Rusya’da Tatar ve Türk dilleriyle yayımlanan gazeteler de, Rus gazetelerinden naklen esirliğimi yazmışlardı. Bu sûretle bütün Rus Müslümanları beni ismen tanıyorlardı. Bunlar Müslüman Türk paşası olduğumdan esirliğim sebebiyle son derece üzüntü duymakta idiler.

Bu keyfiyeti hastanede iken mevkî komutanından izin alarak bir iki Tatar ileri geleni hikâye etmişlerdi. Bu ziyâret esnâsında bunlardan biri hazırladığı ve imzâsını da kazdırdığı elmas taşlı büyük bit sigara kutusunu yâdigâr olarak bana vermişti. Bu tabaka üzerinde:

“Rusya’ya şeref veren İhsan Paşa’ya yâdigârımdır” cümlesi yazılmıştı. Dindaşımın içtenliğini gösteren bu sözleri okuduğum zaman pek müteessir olmuştum herhalde. Bu hâtıra, dindaşlarımızın vatanımıza olan aşırı sevgilerinin büyük belirtisi idi.” Denilmiş, Paşa’nın hâtıralarında.

Kaçmak plânını İhsan Paşa ilk olarak İrbit panayırı münâsebetiyle gelmiş olan genç bir Tatar tüccarına anlatır. O da Paşa’yı Şah Veli adındaki otuzbeş yaşlarındaki Kazanlı kitapçı ile buluşturur.

İshan Paşa’nın Tatarlardan yardım istemesine heyecanlanan Şah Veli Efendi onu kucaklayıp, şöyle cevap verir:

“Paşa, ben de bir Müslüman ve Türk paşasından bu sözleri bekliyordum.” Der ve onun kaçması için gerekli her şeyi temin etmeye çalışır.

İhsan Paşa’nın firârı için Tatar Müslüman zenginleri 600 ruble toplayıp onun eline verirler. Onun Rusya sınırlarından sağ çıkması için rehber bulurlar ve bu adam onu ve arkadaşı Fethi Beyi Japonya sınırına kadar uğurlar.

Gerçi İhsan Paşa bu hakta yazmasa da son zamanlarda Rusya basınında çıkan yazılarda Sibirya’da I.Dünya Savaşı sırasında büyük bir Tatar – Türk gizli teşkilâtının bulunduğu ve İhsan Paşa’nın firârını onların hazırladığı hakkında haber çıktı.

Bu teşkilât, 1912 yılında İrkutsk şehrinde kurulmuş ve savaşa karşı propaganda yapmış, Türkler için 147 bin ruble para toplamış.. İshan Paşa’nın firârını organize eden bu komitenin idâre merkezi 1915 Ocağında jandarma tarafından basılmıştır.

İkinci hâtırat, Orgeneral Ziyâ Yergök’ün anıları olan “Sarıkamış’dan Esârete 1915-1920” isimli kitabıdır. Sâmi Önal tarafından hazırlanmış bu kitapta Ziyâ Bey Yergök’ün Rusya’nın Krasnoyarsk kamplarında başından geçenleri ve 1920 yılında Türkistan üzerinden vatanına dönüşü hikâyesi anlatılır.

Esirken de günlükler yazmak fırsatı bulan Ziyâ Bey, Tatarlar hakkında bol mâlûmat verir.

Onlardaki din ve ahlâkı, hayat tarzını anlatır.

“Diyebilirim ki..” der, yazar;’ ’Tatarlar Türk, Kürt, Fars, Afgan Çin ve Hint Müslümanları içinde en koyu Müslümanlardır. Tatarların bu derece dinî bağlılıklarını gören Süvâri Binbaşı Arap Osman Bey: “Aşk olsun Tatarlara! Şu kadar yüzyıldan beri Rus boyunduruğu altında yaşadıkları hâlde bizden daha çok dindardırlar. Üç dört yıldır esir olduk hemen hemen dinden çıkar gibi olduk.

Allah göstermesin birkaç yıl daha kalsak hiçbirimizde ne din kalır ne iman.” Demişti. Ziyâ Bey, Tatarlardaki bu sıfatı din adamlarının akıllı iş yürütmelerinden, din hükümlerinde müsâmahakâr davranışlarından görür.

Ahlâk bakımından Tatarlar üstündürler, der yazar. Köylerde olsun şehirlerde olsun belirli zamanlarda toplanıp halkın işlerini görür. Cemaatlerin yardım sandıkları vardır. Yardıma muhtaç olana yardım ederler. Tatarlarda aldatma ve yalancılık çok azdır” der.

Sibirya’nın Çekler eline geçmesi sebebi ile Tomsk şehrinde trende tutuklanan esirlerle en fazla ilgilenenler Tatarlar olmuş. Onlar Ruslar nezdinde teşebbüste bulunarak Osmanlı Türklerinin bir dereceye kadar serbest bırakılmasına yardım etmişler.

Araya Ramazan girince, Tatarlar, Türkleri iftara götürdükleri gibi, Ramazan Bayramı akşamı 200 kadar Türk esiri 24 saat için götürmüş, evlere misâfir dağıtmışlar.

Üst rütbeli subayları genelde Tatar zenginleri misâfir etmiş.

Ziyâ Bey, Buharayef adlı bir Tatar kürk tüccarından bahseder. Esirleri sık sık ziyâret eden bu efendinin oğlu ve kızı da genç subayları gezdirir, evlerine, mağazalarına götürürlerdi, der. Bizim gençler Tatar kızları ve delikanlıları ile çok defa sinemaya, tiyatroya ve balolara birlikte gittiler.

Onlar, bizim subaylarla gezerken gurur duyarlardı, der. Tatarlar, âdâb-ı Muâşeret kaidelerini kabul ettiklerinden mi yoksa psikolojik sebeplerden mi, nedendir; Türkistanlı Türkler gibi yılgın ve korkak değillerdir, der. Ruslara da hiçbir haklarını gasb ettirmezler, diye sonuca gelir. Tatarların ikrâm ettiği yemekleri ve kımızı anlatır.

İrfanoğlu İsmâil Efendi’nin esâret yılları hâtıralarını beyân eden “Allâhuekber Dağları’ndan Sibirya’ya” adlı kitapta Vladivostok kamplarındaki esirlerin hayâtı anlatılır. Rusya’da ihtilâl patladığı günlerde harp esirlerine vatana dönme fırsatı çıkıyor.

1920 yılının ilkbaharında İrfanoğlu İsmâil Efendi trenle Kazan’a gelir. Burada Tatar Müslümanları Cemiyetini, câmileri ziyâret eder, şehri gezer; Tatarlarla konuşur.

Onlar İsmâil Beye iç savaş bitinceye kadar Kazan’da kalmasını tavsiye ederler. Kazan’dan Astrahan’a gelen İsmâil Efendi orada da Tatarların ve hemşehrilerin yardımına muhtaç olur. Yaptırdığı Acem pasaportuyla Bakü’ye gelir, sonra da Türk kesimine geçer.

Son olarak güzel bir roman üzerinde durmak istiyorum.

Hatice Alptekin Hanımefendi tarafından kaleme alınmış olan “Ters Akıyordu Volga” isimli eser; I.Dünyâ Savaşı’nda esir düşmüş Türk askeri Tufan Çiloğlu Bey ile Tatar kızı Zarife Yusupuva’nın gerçek hayat hikâyesini anlatır.

Babası ve annesinin Rusya ve Türkiye’de çektikleri çileyi, çocukluk hâtıraları ile bağlayıp anlatan yazar; Osmanlı Türk ve Kazan Tatarlarının birbirlerine bağlılığını, kan ve can kardeşliğini gösterir. Savaş sonunda Türkiye’ye dönme fırsatı bulamayan Tufan Bey Samara yakınındaki Tatar köyünde imamlık ve öğretmenlik işine başlar.

Köyün ileri gelenlerinden Osman Bey, Kur’an hâfızı olan bu Türk askerinin yaş farkına ve Türkiye’de bir âilesi olduğuna da bakmaksızın kızı Zarife ile onu evlendirir.

Stalin döneminde pek çok din adamına yapıldığı gibi Tufan Bey de hapishaneye atılır ve ölüm cezâsına hükmedilir. Sâdece karısı Zarife’nin fedâkârlığı ve Samara’daki Tatarların yardımı ile serbest bırakılır, vatanına dönmek için çalışır. Hasta eşinin isteğine karşı gelemeyen Tatar kızı Zarife, çok tehlikeli bir zamanda çoluk çocuğunu alarak vatanından, anne babasından ayrılır.

Yolda, savaş sonu kıtlık çeken Türkiye’de Zarife, tek başına âilenin düzenliği, çocuklarının okuması için; Tufan Ney’in sıhhati için olağanüstü çabalar yapar. Sonuna kadar eşine ve âilesine fedâkâr ve sâdık kalır.

I.Dünya Savaşı’nda esir düşmüş Türklerin Rusta Müslümanları ile olan ilişkileri tabii ki hiç de bunlarla sınırlanamaz.

Biz sâdece Hâtıra eserlerinin birkaçını ele alarak Türk-Tatar kardeşliğine ve sevgisine örnekler vermek istedik. İleride araştırmalarımız devâm eder ve bu alanda yeni târihî belgelere de, ayrıca arşiv belgelerine de sâhip oluruz diye ümid ediyorum.

Prof. Dr. Elfine SIBGATULLİNA (Rusya İlimler Akademisi,Şarkiyat Enstitüsü)

04.03.2007 tarihinde yayınlanmıştır…

Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

- Advertisment -

Most Popular

Recent Comments

İsim (gerekli) Açık Birlik ve Can-Hz.MEVLÂNÂ
Esat ANIK Açık Heykelkondu
zeki Açık Hikmetler 24
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
mehmetvelit yurt Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-1
İsim (gerekli) Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
hakan altınkaynak Açık Ermeni Soykırımı İftiraları-2
İsim (gerekli) Açık Hissetmeniz Yeterli! Adam Olun, Adam!
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
İsim (gerekli) Açık Tezekten terazi
MEHMET KEÇECİ Açık Kenan Rifai’nin Hayatı
idris baser Açık Anneler günü-Sâmiha Ayverdi
hanende1453 Açık Meyveli Ağaç
kececi Açık Kabukta Kalmak-2
hanende1453 Açık Ateş, Hamur ve Nohut
kececi Açık Ateş, Hamur ve Nohut
S.Çağırıcı Açık Seyyid Seyfullah
Leb-Lebî Açık Aşk Şarabı İçiyorum
Leb-Lebî Açık Yaşayan Ölü-1
Leb-Lebî Açık Vehbi’nin Kerrâkesi
Leb-Lebî Açık Bir
Leb-Lebî Açık Vesaire Vesâire vesâire…
Leb-Lebî Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Akıbet Ne’ola?
kececi Açık Emrehan Küey
Leb-Lebî Açık Hırka
fakiradem Açık Ne Bilsinler
fakiradem Açık Ne Bilsinler
Leb-Lebî Açık Ey Kul!
fakiradem Açık Belki?!
fakiradem Açık Kayık – Ârif Nihat ASYA
fakiradem Açık Kulak Misafiri
Leb-Lebî Açık Kebir’den
Leb-Lebî Açık Huzur Buldum
fakiradem Açık Huzur Buldum
Leb-Lebî Açık İşte, Olanca Sırrım
ozlem_yesil Açık Aşk Budur-1 Sâmiha AYVERDİ
kececi Açık Biz ve Onlar Metternich
Leb-Lebî Açık Flaş Flaş Flaş
kececi Açık Platonik Aşk
fakiradem Açık Dilenci
Leb-Lebî Açık Er Kişi
Leb-Lebî Açık Taşlanan Adam
Leb-Lebî Açık Anlayışlı Adam
fakiradem Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Mektup
Leb-Lebî Açık Dervişin Dileği
fakiradem Açık Ahenk
fakiradem Açık Zamanın Sesi
Leb-Lebî Açık Yolculuk
fakiradem Açık İzler
Ergun Açık Konuşmak
fakiradem Açık Konuşmak
Leb-Lebî Açık Konuşmak
fakiradem Açık Oruç, aç kalmak mıdır?
Leb-Lebî Açık Vermek
Leb-Lebî Açık Al Sana Açılım
Leb-Lebî Açık Ofli Hoca 5
kececi Açık Su, Sevgili!
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Perdeler…perdeler..
Leb-Lebî Açık Perdeler…perdeler..
fakiradem Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık Mürit ve Murat
Leb-Lebî Açık İbrahim Gülşeni
Leb-Lebî Açık Putperest
Leb-Lebî Açık Bir Elif Çekti
Leb-Lebî Açık Adam Sende-Nasreddin Hoca
Leb-Lebî Açık Asıl Şeyh Kim?
kececi Açık Asıl Şeyh Kim?
hanende1453 Açık Eski Yazı
fakir Açık Çin’in Pis İşleri
andelib Açık Temel Taşları
kececi Açık O ve Şaka
kececi Açık Ahmaklık
kececi Açık Seçmeler-İsmet Binark
kececi Açık Köle
fakiradem Açık İbret-Fâtih Sultan Mehmet
kececi Açık Kendime Mektuplar-6
hanende1453 Açık Ciğer Kanı
kececi Açık Hoca
kececi Açık Kendime Mektuplar-4
deep3636 Açık Şeytan Bunun Neresinde?
error: Muhtevâ korumalıdır!