(…Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, Hz. İsa’nın egemenliğini sembolize eden “mor” renkli, hâkim yakalı bir gömlek ve siyah takım giyiyor. Ermeniler için Ahtamar olarak adlandırılan, ancak adı Akdamar olarak değiştirilen Van Gölü’ndeki adada bulunan Surp Haç Kilisesi’nde 95 yıl sonra yapılacak ilk ayini yönetmek üzere, yaklaşık 50 kişiyle İstanbul’dan Van’a giderken, gözlerinde heyecan ve bir o kadar da yorgunluk var.
Kilise haçının ayinden önce kubbeye yerleştirilmemiş olması nedeniyle Erivan ve Kudüs patriklerinin “ayine katılmama” kararına ve diasporadan gelen tepkilere rağmen Ateşyan, “Bu bizim için bir geri dönüş. Sanki sürgüne gitmiştik ve oradan geri dönüyoruz. Sanki bir hicretin tamamlanışı gibi” yorumunu yapıyor. THY’nin İstanbul-Van seferinde sorularımızı yanıtlayan Ateşyan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kendilerine verdiği sözleri de ilk kez açıklayarak, şunları söylüyor:
Sayın Başbakanla da konuştum bunları. “Ben Ermeniyim” diyen 70 bin kişi olduğunu, ancak bundan hariç son nesli düşündüğümüzde “Ermeniyim” demeye korkan neredeyse 100 bin kişi var’ dedim. Sayın Başbakan, “Ülke yavaş yavaş değişiyor. Eski günlerdeki gibi değil. Herkes artık kendi dinini özgürce yaşayabilecek. Eşitlik getiriyoruz ülkeye. Biz Türk vatandaşlığını nasıl yaşıyorsak, gayrimüslimler de aynı şekilde haklarına sahip çıkarak yaşayacaklardır. Biz bunun için çalışıyoruz’ dedi.”)
*
Rumlara Sümela’da “âyin” serbest; Akdamar’da da Ermenilere…
Cevâbı çok çetin bir sual:
–Peki, Türkler ne zaman dönecek “sürgün”den?
Sayın Başbakan’ın “eşitlik getiriyoruz” dediği bu ülkede, gayr-ı Müslimlere tanınan hürriyetten Müslüman-Türk de istifâde edebiliyor mu?
Hayır!
“Ayin” yapabiliyor mu?
Hayır!
Kısacası:
(Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!)
Ötesi:
Büyüklere masallar!
***
“Vatansız” bir gazetenin bu hafta içinde attığı bir manşet:
(Sağ olsaydı da bugünü görseydi)
Diyordu. Konu, Hrant’tı ve Avrupalıların Türkiye’ye kestiği cezâya atıfta bulunuyordu. Kör şeytan, bu karârın açıklanmasını Hrant’ın doğum gününe rastlatmış meğerse.
*
Bugünler, “Şehit ve Gaziler Haftası”!
Seyredin; yıllar yılı doğru dürüst “görmeyen” fakat yalnızca “bakan” nice yeni Türk büyüğü(!) , kuru-yavan-kulaktan dolma ne nutuklar atacak. Hiç biri fındık kabuğunu doldurmaz lâflar. Şehitlerimizin âilelerine, gazilere ve onların yakınlarına âit hiçbir acı gerçeğe şifâ olmayan içi boş sözler edilecek.
Hiçbir şehit için, hiçbir zaman “keşke sağ olsaydı da bugünleri görseydi” diyebileceğimiz günler gelmeyecek… ve böyle bir başlığı atmayacak olan vatan’sız gazeteler hayâtını sürdürmeye aynen devâm edecek. Çünkü bizim insanımız, tâtilde yâhut “izinde”… ve bakın hangi işlerle uğraşıyoruz:
(Süper Lig’de yeni sezonun ilk derbisinde Fenerbahçe ile karşılaşacak olan Beşiktaş takımının taraftarları, Kadıköy’e gitmeye başladı. Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda oynanacak maç öncesi deniz yolu ile Kadıköy’e gitmek isteyen Beşiktaş taraftarlarına polis izin vermedi. Bunun üzerine taraftarlar, metrobüsle karşıya gitmek için Zincirlikuyu’ya yürüdü. Taraftarlar, Barbaros Caddesi’ni trafiğe kapatarak, yola ve araçların üzerine bira şişesi fırlattı. Zincirlikuyu’ya gelen taraftarlar burada da gerginlik çıkardı.
Beşiktaş taraftarları, gişelerden atlayarak metrobüse binmeye çalıştı. Bu sırada Fenerbahçe taraftarlarının içinde bulunduğu metrobüsü tekmeleyip, camlarını kırmaya çalışan taraftarları polis engelledi. Fenerbahçe bayraklarının bulunduğu araçlara da bira şişesi attan taraftarlar polise zor anlar yaşattı. Elinde meşale bulunan bir taraftarı uzaklaştırmaya çalışan bir polis memuru ise tehlike atlattı.)
