- Bu böyle olsun, şu şöyle olsun” dan kurtuluncaya kadar şeyhe muhtaçsın.
- “Dünyâda eşini bulamaz, işini bilemezsen rahat edemezsin.”
- “Bizi sevenleri sevenler, imanlarını kurtarır.”
- “Bizim lâfımız olduğu zaman sıkılıp kaçanlardan korkarız.”
- “Şeriatı tut, hakikati yut!”
- “Birisi senin yanında benim aleyhimde bulunursa, beni müdâfaa etme!”
*
(… Gölpınarlı anlatıyor: Edirnekapı dışında medfun bulunan Bekir Niğdevî’nin kabri yanında, Amiş Efendi’nin bağlılarından Hilmi Beğ bulunmaktadır. Bu Hilmi Beğ, Fransız zırhlısını Boğaz’ın sularına gömen meşhur askerdir.
Zırhlının batırıldığı sıralarda Hilmi Beğ’in annesi Hüsniye Hanım bâzı hanımlarla bizde oturuyorlardı.
Hüsniye Hanım, basireti açık bir kadındı. Âniden yerinden fırlayarak haykırdı:
–“Hilmi Fransız zırhlısını batırdı!”
Akşamüstü, Fransız zırhlısının batırılışı ile ilgili haber bütün şehre yayıldı.)
*
Amiş Efendi Tırnova’da imamlık yaptığı sırada, bir gün, yatsı namazı kılınıp da câmiden çıkan cemaat, dışarıda bir sarhoşla karşılaşmış; adam zil zurna vaziyette nâralar atarak evine gitmeye çalışırken bir yandan da sövüp sayıyormuş. Üstüne üstlük kusmayı sürdürünce cemaat üzerine çullanmış ve adamı hırpalamaya başlamışlar.
İmam olduğu için câmiden en son çıkan Amiş Efendi bu manzarayı görüp, hemen koşmuş:
–“Durun! Kaçılın bre! Kaldırın sırtıma garibi!” demiş.
Cemaat sarhoşu yüklemiş sırtına, eve kadar gelmişler. Amiş Efendi’nin üstü başı kusmukla çamurla iyice batmış. (Mahallenin imamı gece vakit sırtında genç bir sarhoşu taşıyor. Günümüz imamlarının kulakları çınlasın!)
Genç adam meğerse dul bir hanımın oğluymuş; kadıncağız çok utanmış Amiş Efendi’den. Delikanlının berbat olan elbiselerini de bir güzel çıkaran ve ağzını yüzünü silen Efendi Hazretleri oradan ayrılmış.
Ertesi günü, olanları anasından öğrenen genç, özür dilemek için soluğu Amiş Efendi’nin huzurunda almış.
Ve tövbekâr olup, biat etmiş.) (*)
————-
(*)Türbedar Ahmed Amiş Efendi Halvetî Hazretleri 1807’lerde, Tuna boylarında, Tırnova’da doğup yetişmiştir. 14 yaşında iken Sâdık Efendi isimli bir zâta bağlanmak üzere gitmiş ve Sâdık Efendi’den:
-“Yavrum, sen şimdi git. Daha sonra soyu temiz biri gelip seni bulacak ve irşâd edecektir.” Cevâbını almıştır.
Bu sözden altı yıl sonra, Sâdık Efendi’nin kerâmeti zuhur etmiş; Kadızâde Ömer Efendi Tırnova’ya gelmiş ve Amiş Efendi’yi irşâdı halkasına kabul etmiştir.
Tırnova’da Sıbyan Mektebi hocalığı, Tabur İmamlığı ve Hamamcılık yapan Amiş Efendi, Rumeli’nin adım adım elden çıkmasıyla, 1877 yılında âilesiyle birlikte İstanbul’a gelip, yerleşmiştir.
9 Mayıs 1920 târihinde âhirete intikal etmiştir ve Fâtih Câmii haziresinde, sol yanında oğlu ve sağ yanında ise Maraşlı Ahmed Tâhir Efendi ile birlikte medfundur. Nur içinde yatsınlar.