(MUHÂKEME, mantık ve ilim delâletiyle bilmek başka, bu maddî kılavuzları bir tarafa bırakıp, canıyle, içiyle bilmek başkadır…
Hayat, canbazın üstünde gezdiği ip gibidir, îman da bu ipin üstünde yürüyenin elindeki muvâzene değneği gibidir.
Emîn ve tehlikesiz adım atmak isteyenler, mutlaka bu değneğe sâhip olmalıdırlar.
Madde, güzel şeydir ve maddeyi güzel, faydalı, lüzumlu bulmak da tabiîdir.. Ancak az evvel söylediğimiz gibi, zarfın gayesi mazrûfa mâlik olmaktır.
İnsan, güzelliğe, asâlete, zenginliğe, şerefe, hattâ bilgi ve hünere de mâlik olsa, mânâ ile dirilmedikçe bir heykelden ibârettir.
Madde, mânânın kapısıdır; fakat biz onu açacak anahtarı kaybolmuş zannediyoruz.
Madde, mânânın kaftanıdır; fakat biz bu elbisenin içindeki güzel vücûdu göremiyoruz.
Madde yoldur; mânâ hedeftir, biz hedefe teveccüh etmediğimiz için bütün kazancımız sonsuz bir yorgunluktan ibâret kalıyor.)(92.s.)
(Elle yazılan her şeyin gün olup bozulması tehlikesi vardır. Fakat gönülle yazılan yazıları silecek ve bozacak kuvvet yaratılmış değildir.)(120.s.)
(Sâmiha AYVERDİ’nin Fikir ve Gönül Dünyâsından Seçmeler)-İsmet Kültür, San’at ve Eğitim Vakfı Yayınları:4 – ANKARA, Mart 2009