Gerçek insan bir deryâdır; gerçek insanın gerçek talebesi ise, o deryâda balık tutan balıkçı gibidir.
Hanın usta bahçıvanı, hizmetkârına:
“Haydi, sudan yeni çıkmış bir kıza benzeyen bu nemli ve tarâvetli sabah saatinde bir boy dolaşalım. Bahçede sabaha
kadar tembel tembel uyuyan gülfidanı görünmez bir hayat hamlesiyle nasıl koncasını açarsa, ben de bu cihan ortasında, gelecek zamanlara armağan hazırlamak istiyorum.” dedi.
Birlikte yürüdüler.
Gözyaşı Irmağı’nın başına geldiler. Gül fidanlarının hiçbiri, sabaha kadar gözünü kırpmamıştı. Bahçıvan, kendi
elleriyle diktiği fidanları gözleriyle okşadı.
Ve… Şimdiki bahçe, O’ndan armağan kaldı.