(… Şâzelî cemaatinin en büyük üstâdı Ebü’l Hasan Ali Şâzelî:
“Tasavvuf bilgileri ile meşgul olup canlanmayan, büyük günahlara musır olarak/ısrarcı olarak/ ölür”, demiştir.
Bilginin hayırlısı, Allah korkusu ile birlikte olandır.
“Allâhu Teâlâ’nın korkusunu îcâb eden bilgi, bilgilerin hayırlısıdır. Çünkü mukaddes Kitabımız, “Allah’ın kullarından ancak bilgin olanlar korkarlar”, buyuruyor. Bu, Allâhu Teâlâ’dan korkmayan, bilgin değildir demektir.
Sehl bin Abdullah, “Bilginlerle müşâvere etmeden karar vermeyiniz”, diyor. Bilginler kimlerdir? Diye soruyorlar; “Âhireti dünyaya ve Allâhu Teâlâ’yı nefislerine tercih edip üstün tutan kimselerdir”, diyor.
Bilgi ile Allah’ın korkusu berâber ise, senin içindir. Berâber değilse, o bilgi senin aleyhinedir.
“Arapça kelimelerin müterâdif/birbirini tâkîb eden/ kısımlarında, birbirilerine nisbetle, terimlerine göre farklar vardır. “Havf” ve “haşyet” kelimelerinin her biri “korku” anlamını ifâde eder. Fakat “havf”, mutlak korku demektir.
“Haşyet” ise, tâzim/hürmet ve ibcâl/ululamak, yüceltmek/ ile korku anlamında kullanılır.
Allah’ı tâzîm ile haşyette bulunan kimseyi, bu haşyeti dünyâ ve âhirette faydalandırır.
Haşyetsiz bilgi, dünyâ ve âhirette zarar verir. Dünyâ bilginleri ile âhiret bilginlerinin birbirlerinden ayrılışları, işte bu noktadadır.”
EL-HİKEM’ÜL-ATÂİYYE, Atâullah İskenderî-Trc. Saffet Yetkin, MEB YAYINLARI, Üniversite Basımevi, ANK. 1963 (Sayfa 145’ten)