ÜÇ GÂZİ PAŞA
Sultan İkinci Abdülhamid’in saltanatı müddetince üç Müşir(Mareşal), gazilik ünvânı kazanmıştır.
Osman Paşa, 1877’de askerlik târihinin en şanlı müdâfaalarından birini Plevne’de gerçekleştirmiş ve kendisine kırk beş yaşında Gâzi ünvânı verilmiştir.
Gâzi Ahmed Muhtar Paşa, 1877’deki Türk – Rus Muhârebelerinde Harp Orduları Kumandanı iken gösterdiği yararlık üzerine otuz sekiz yaşında Gâzi’liğe hak kazanmış…
Edhem Paşa, 1897’deki Türk – Yunan Harbi’nde Yunan Ordularını perişan etmesi üzerine elli iki yaşında Gâzi Edhem Paşa’lığa hak etmiştir.
*
İLK UÇAN TÜRK
Onuncu asrın sonlarına doğru, Türkistan’ın Farab şehrinde doğan bir Türk bilgini, ilk uçma denemesini yapmıştı. Bu bilgin, Ebû Nâsır Farabî diye ün kazanan ve asıl adı İsmâil bin Hümâd’ül-cevherî olan kimsedir.
İşte Saltanat!
Sadrâzam Sait Paşa 1913’de vefat etmişti. Cenâzesi dörtbaşı mâmur bir tören ve yürüyüşle götürülüyordu.
Yavaş yavaş Maçka’ya gelindiği zaman, Baş Mâbeyinci Tevfik Beğ, cenâzeyi göstererek:
-“İşte hayat!’’
Diye seslenince, Ali Fuat Beğ de Beylerbeyi Sarayı’nı göstererek:
“-İşte de saltanat!’’ dedi.
Zîra o sıralarda İttihatçılar, Yahudi ve Ermeni çeteleri ile işbirliği yapmış; Bir sürü dalavere ve oyunla Sultan Abdülhamid tahttan indirilmiş ve Beylerbeyi Sarayı’nda oturmaya mahkûm edilmişti.
Ali Fuat’ın yaptığı zevzek espri, Abdülhamid’i kast ediyordu.