(Diyarbakır Vâlisi Nasuh Paşa çok zengin bir vezirdi. En büyük arzusu sadâret makamına gelebilmekti. Bu uğurda katlanamayacağı fedakârlık yoktu.
1610 yılında Vezir-i âzam Kuyucu Murat Paşa Tebriz üzerine yürüdüğü sıralarda, Sultan Birinci Ahmed’e mürâcaat ederek: Kırk bin altın takdim etmek ve orduyu kendi kesesinden beslemek şartıyla Sadâret ile Serdârlığın kendisine verilmesini” istemişti.
Sultan Birinci Ahmed, bu mektubu Murat Paşa’ya gönderdi ve Murat Paşa da Vâliyi huzuruna çağırarak:
“-Bu yazı kimin?” Diye sordu. Nasuh Paşa hiç çekinmeden:
“-Benimdir”, cevâbını verince; böyle mertçe davranmasına memnun olan Murat Paşa, kırk bin altının teslimini istedi.
Vezîr-i âzam’ın yakınında bulunanlar Nasuh Paşa’yı neden idam ettirmediğini sordukları zaman, Murat Paşa şu karşılığı verdi:
“-Bu adam, silâh kullanmakta mâhir olduğu kadar devlet idâresinde de muktedir biridir. İdam ettirdiğim takdirde devlete hizmet etmiş olmam. Kendisi Vezîr-i âzam olmaya lâyık adamdır. Öldürtmek, millî şeref ve haysiyetimize aykırıdır.”
Bu hâdiseden bir yıl sonra Murat Paşa öldü ve Nasuh Paşa Sadâret makamına oturdu.