Mîzah edebiyatımızın pîri sayılan Âlî Bey, değişik mutasarrıflıklarda ve vâliliklerde bulunmuş, daha sonra Düyûn-ı Umûmiye(*) direktörlüğüne tâyin olunduğu için Direktör Âlî Bey lâkabını almıştır.
Tiyatro ile de çok meşgul olmuş, Fransızcası çok iyi olduğu için Molier’den tercüme ve adapteler yapmıştır. Âlî Bey, “Letâfet” adlı ilk opereti yazan zattır.
Çok cepheli, son derece zekî ve kültürlü bir insan olan Âlî Bey, pek çok gazete ve dergide yazılar yazmıştır.
Diyojen’in, “Benden bir şey istiyor musun,” diyen Büyük İskender’e söylediği meşhur sözü, “Gölge etme başka ihsân istemem” mısra’ı ile ifâde kalıbına döken ve bunu dilimize bir deyim gibi kazandıran da gene Âlî Bey’dir.
Kitap hâlinde yayınlanmış eserlerinden biri de “Lehçetül Hakâyık” tır. Bu, kelimelere mizahî anlamlar verdiği bir lügattir ve kendisinden önce bir örneği olmadığı gibi, sonraki dönemlerde yapılan bu kabil denemeler de aslâ Âlî Bey’in eseri seviyesine erişememiştir.
Lehçetül Hakâyık’da, sosyal hayâta dokunan, kadınları iğneleyen, zamânı ve yönetimi hicveden (361) kelime bulunmaktadır.
İşte onlardan bâzıları:
Hiç = Her şeyin aslı.
Filozof= Daha ziyâde bedbaht olmadığı için kendisini bahtiyar bulan.
Kibir = Ahmakların vakarı.
Ahlâk = Akıl polisi.
İstihza = Salâh oyunu.
İşsizlik = Zararlı nasihatçı, hâne yıkımı.
Bahane = Sevmek.
Af = Güzel intikam.
İhtiyarlık = Delilik arzu ettiren yaş.
Edip = Birkaç ahbap arasında kullanılır bir unvan.
Balo elbisesi = Kuyruklu incir yaprağı.
Testere = Hitâbet âleti.
Şâir = Söz kantarcısı.
Şiir = Darası alınmış söz.
Vâiz = Sermâyesini yemez tâcir.
Milyon = Bir sâdık dost ile bir sağlam mideden maâdâ her şeye mâlik ve muktedir eder.
Aktris = Komedi oynadığını gizlemeyen kadın.
Şeytan = Kadınların dostu.
Yılan = Kocanın dostu.
Nâdir = Mâkûl kadın.
İffet = Kadınların içyüzü.
Moda = Maymunlar mâbudu.
Edep = Yaldızlı hap.
Evlenme = Darısı başınıza.
Gaflet = Taahhüt altına girmek, kefil olmak.
Gurur = Bir tavus ki tüyleri döküldüğü halde yine kuyruğunu bir tavus gibi açar.
Cüce = Büyük adamların yakından görünüşü.
(*)Düyûn-ı Umûmiye; Osmanlı İmparatorluğu’nun 1854’den itibaren başlayan dış borçlarının ödenmesine ayrılan gelirleri toplamak için kurulan, yabancı memurların yönetimi altındaki teşkilat.