Gelenekli sanatlarımızdan ebrû, 13. yüzyılda Orta Asya’da başlayan yolculuğuna çiçeklenerek, güzelliğini ziyâdeleştirerek devam etmiştir. Teknedeki kitreli suya, sabırla, ritimle, dengeyle, aşk ile vurulan fırçadan saçılan renk cümbüşünün kağıda aksidir ebrû.
Sanatkârın ebrûyu yaparken bir noktaya kadar hükmü geçer.
Eskiler , ebrû sanatı uygulamasının küllî irade ve cüzî iradeyi açıklamak için güzel bir örnek olduğunu söylemişler. Boyaları, usûlüne göre tekneye atmak cüzî irade ile iken, gerisi onun bileceği iştir, sonrasında sizin hükmünüz kalmaz, küllî irade konuşur.
Gelenekli sanatlarımızın tamamında olduğu gibi, ebrû da ustasından öğrenilir, onun icâzeti ile icrâ edilmeye başlanır.
Târihimizdeki ilk ebrû ustaları hakkında maalesef geniş mâlumat bulunmamaktadır.
Şebek isimli ebrû ustası, hatip ebrûsunun isim babası Ayasofya Câmi’nin hatibi Mehmet Efendi ve ebrûyu Buhara’da iken öğrenen Üsküdar Özbekler tekkesi şeyhi Sadık Efendi ilk ebru sanatkârlarımızdandır. En bilinen isimlerden biri ise 1829-1904 tarihleri arasında yaşayan, Şeyh Sadık Efendi’nin oğlu Hezarfen İbrahim Edhem Efendi’dir.
Ebrû onun meziyetlerinden sadece bir tanesidir. Bu sebeple “hezarfen” yâni “bin sanat sahibi” lakabı ile anılmaktadır.
Doğramacılık marangozluk, oymacılık, tornacılık, demircilik, makinecilik,
matbaacılık, dokumacılık, mimarlık, hattatlık gibi ilim ve sanat dalları ile meşgûl olan İbrahim Edhem Efendi lakabını hakkıyla edinmiş, buharlı makine îcat etmiş, bu makinenin ucuna bir pervane takarak bindiği sandalı yürütmeye başarmıştır.
Mekteb-i Sanâyi’de pek çok talebe yetiştirerek ülkemizde ilk kurşun boruyu burada dökmüştür. Daha sonra Kâbe’nin ve Harem-i Şerif’in tamirinde vazifelendirilmek üzere Hicaz’a gönderilmiştir.
Mütevâzi ve hoşsohbet bir zat olan Edhem Efendi zamanında Özbekler tekkesi, olması gerektiği gibi ilim ve sanat akademisi haline gelerek devrin âlim ve sanatkârlarının uğrak yerlerinden biri olmuştur.
İbrahim Edhem Efendi vefâtından sonrası için, yaptığı ebruların ve eserlerinin bulunduğu dolabın üstüne tertip ettiği aslı Arapça şu beyitin yazılmasını vasiyet etmiştir.
“Nakışlar dolapta saklıdır, yapan da toprakta gömülüdür“
Bu levha ebrû talebelerinden olan Hattat Aziz Efendi tarafından yazılarak yerini almıştır.
Uğur Derman Türk Sanatı’nda Ebrû kitabından bilgi ve İsmek Ebrû Sanatı kitabından http://ismek.ist/files/ismekOrg/File/ekitap/ebru/ismekebru.pdf ebrû fotoğrafları alınmıştır.