Hacı Murad’ın çocukluğu, Ahmed Han’ın konağında Kur’ân-ı Kerim, Muhtasar ve Tasnif/ büyük ve önemli eserlerin özeti okumakla geçti. Sâdece Avarca okuyup yazıyor, başka dil bilmiyordu.
Genç yaşta at ve silâhı arkadaş edinip, gerek binicilik ve gerekse kama/silâh kullanmaktaki maharetiyle/hüneri ile temâyüz etmiş/öne çıkmışti. Atçılığı hakkında dağlarda masallar söylenirdi. Onun, düşmanına hiçbir zaman ikinci defâ ateş ettiği görülmemişti. Hacı Murad, bedenen çok kuvvetli ve bir kedi kadar çevikti.
Yeni kanatlanan bu yırtıcı kartal yavrusu, sonradan şöhreti dünyâyı tutacak olan ve gerilla denilen büyük çaplı çetecilik sanatını, Ruslar’ın en tecrübeli generallerine parmak ısırtacak bir kemâle/en üst seviyeye ulaştıran meşhur Hacı Murad idi.
Rus generali Çerneyof, “Kafkas Türkleri’nin yalnız sonsuz bir cesâretleri değil, irâdeleri sersemleştiren bir sihirbaz zekâları da var”, der.
*
Yıllar birbirini kovalamış, Hacı Murad, dillere destan bir yiğit delikanlı olmuştu. Sütannesi Necâbet Hanım, Murad’ı öz evlâdı gibi severdi, lâkin kader onu Murad’ından ayrı koydu.
Çok yaşlandığı ve iş göremez hâle geldiği için Ahmed Han onu azâd etmiş ve köyüne göndermişti. Hacı Murad, bu yüzden, babası olarak bildiği Ahmed Han’a için için kızgınlık besliyor ve mümkün olduğu kadar sıkça sütannesini ziyârete gidiyordu.
Necâbet Hanım hastaydı ve ölmeden önce Hacı Murad’a gerçekleri anlatmak istiyordu.
Nitekim öyle de yaptı. Ölümünden kısa bir zaman önce Hacı Murad’a kim olduğunu anlattı ve Murad, o günden îtibâren Han’ı ve konağını terk ederek dağa çıktı; Ruslar’a karşı savaşmak ve babasının intikamını almak üzere and içti.
O sıralarda Ahmed Han’ın mâlikânesi ve arâzisi, Rus işgal bölgesinde bulunmasına rağmen, Ahme Han Ruslar’la işbirliği yaptığı için onlardan hem destek görüyor, hem de böylece hayâtını rahatça sürdürüp gidiyordu.
Hacı Murad’ın firarından beri rahat uyku uyuyamayan Ahmed Han, Ruslar’ın baskısıyla Hacı Murad’ı sinsice bir tuzakla yakalatıp, Ruslar’a teslim etti. Birkaç gün sonra Hacı Murad’ın Temirhan-Şûra’ya ve oradan da Rusya içlerine gönderilmesine karar verildi.
Hacı Murad, bir gece 24 muhâfızın refâkatinde Hunzakh’tan çıkarıldı. Elleri iplerle bağlı, iplerin bir ucu da iki askere verilmişti. Gözleri ve ağzı, mendille kapatılmıştı.
Karanlık bir kış gecesiydi. Yollar karla iyice kapanmış durumdaydı. Bir müddet sonra muhâfızlar yolu şaşırdıkları için, yön tâyininde zorlanınca, Hacı Murad’ın gözlerindeki bağı çözüp, kendisinden Temirhan-Şûra tarafına yönelmek için yardımını istemek zorunda kaldılar.
Böylece Hacı Murad, onları kendi kafasındaki kaçış plânına uygun olacak bir dağ yoluna yönlendirdi. Bulsra Avulu yakınındaki bu yol, son derece sarp ve sivri kayalıklardan ibâret bir uçurumdan geçiyordu. Hacı Murad, kaçış vaktinin geldiğine hükmetti ve fazla düşünmeden uçuruma doğru atlayarak, gecenin karanlığında muhâfızların gözünden kayboldu.
Askerler, onun parça parça olduğunu tahmin ettiler. Ortalık aydınlandıktan sonra uçurumun göz korkutan derinliğini görünce, bu tahminleri daha da kuvvetlendi. Çâresiz, Hunzak ‘a geri dönerek, Hacı Murad’ın uçuruma yuvarlanarak öldüğünü haber verdiler.
(2) Yazan: Adli EĞİTER- 1 Nisan 1971,Sayı:3, Yıl:7, Cilt:1 (Hayat Târih Dergisi)