Ermeniler’in yardımına 1920 yılında üçüncü bir kitap geldi. Bu da Aram Andonian isimli bir Ermeni’nin yazdığı “Naim Beyin Anıları” isimli bir kitaptır. Kitapta verilen bilgiye göre, bu Naim Bey, Tehcir Dairesi’nin Halep bürosunda görevli bir Osmanlı memurudur.
Talat Paşanın tehcir edilen Ermenilerin öldürülmesi
istikametinde yolladığı bütün şifreli telgraflar kendi elinden geçmiştir. Bu telgraflardan o kadar büyük bir azap duymuş, o kadar utanç duymuştur ki, sakladığı nüshaları, harp bitince, ibreti âlem için basılsın diye, Aram Andonian’a vermiştir; karşılığında da bir şey almamıştır.
Bu Naim Bey’i, Aram Andonian,1980’li yıllarda yine Fransa’da neşredilen, Justicier Armenien isimli bir kitapta tamamen değişik takdim eder.
Bu defa der ki, Naim Bey, sarhoşun, ahlaksızın biriydi; rakı parası bulmak için bu vesikaların hepsini bize parayla sattı.
Biz, Türkiye’de yapılan araştırmalarda,
Osmanlı Salnâmeleri içinde, Halep bürosunda, o tarihte çalışmış, Naim Bey adında bir insan bulamadık.
Dolayısıyla, bu Naim Beyin, kitabın içinde yer alan bütün vesikalar gibi uydurma olduğundan şüphe etmemiz mümkün ve her şeyi Aram Andonian’nın kendisinin uydurduğunu söyleyebiliriz.
Gerçekten, kitabın içinde yer alan vesikalarının hepsinin sahte olduğu, yapılan araştırmalarla ortaya çıktı. Kitapta, Talat Paşanın yolladığı söylenen telgraflar, kitabın bir sayfasında şifreli olarak, açıklanmış şekilde karşı tarafta yayımlanmış.
Şimdi, o tarihte,
Osmanlıların kullandığı şifre miftahı/anahtarı da, şifre defterleri de arşivlerde duruyor. Osmanlıların kullandığı şifte miftahı 4 rakamlıdır. Basılan şifreler 3 rakamlıdır. Bir kere, buradan işin sahte olduğu anlaşılıyor.
4 rakamlı miftahı/anahtarı, biz cumhuriyetten sonra da çok yakın zamanlara kadar, bakanlıkta görev yaparken de kullanmaya devam ettik.
Şimdi, şifre defterine bakıyorsunuz, kitaptaki şifrenin numarasında yer alan şifre, Halep’e değil de bambaşka bir yere yollanmış yahut konusu o kitapta açık metindeki konu değil de, tamamen değişik bir konu.
Velhasıl, kitaptaki telgrafların teker teker hepsinin uydurma olduğu,
bu konuda yapılan araştırmalar sonucu ve 1983 yılında Şinasi Orel ve Süreyya Yüce tarafından yayımlanan
“Ermenilerce Talat Paşaya atfedilen/âit olduğu iddia edilen Telgrafların Gerçek Yüzü” isimli kitapta ortaya konuldu; ama, bu sahtekârlığın ortaya çıkmasından sonra dahi, bu kitabı el’an/hâlâ daha kullanmaya devam ediyorlar;
fakat, tabiatıyla üzülecek nokta budur, 1980’li yıllara kadar şu bahsettiğim 3 ana eserin -eser demek caizse- işe yaramaz olduğu, sahte olduğu konusunda Türkiye’den bir laf çıkmış değildir.