Türk târihçileri arasında, Ermeni târihini çok iyi inceleyen iki değerli ilim adamımız olarak tanınan Profesör Doktor A. Zeki Velidi Togan ve Fahreddin Kırzıoğlu’nun, üstte örneklerini sunduğumuz yabancı târihçilerin görüşlerini perçinleyen tesbitleri var.
Meselâ, “Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezâlimi” isimli kitaba bir önsöz ve bir de son söz yazan Fahreddin Kırzıoğlu, Ermenilerin kökü ve târihleri hakkında şunları söyler:
(…Ermeniler’in “Eski Armenia” ve “Armenya Târihi” üzerindeki iddiâları da çürüktür ve “buz üzerine kurulan yapı”ya benzer. Bütün bu hususları 1952’de İstanbul’da çıkan “Dede Korkut Oğuznâmeleri –I.Kitap” ve 1953’de basılan “Kars Târihi –I.Cild”inde, delilleri ile gösterdim.
Bununla, dünyâ ansiklopedileri ile yayınlarında “Ermeniler” ve “Armenya” üzerine yazılanların ne olduğu ortaya çıkarıldı.
Eski Yunan ve Lâtin kaynaklarındaki “Armenya” adının, Batı-Dicle başlarında, “Yukarı” anlamına bir coğrafya deyiminden çıktığı ve “Balkan, Dağistan, Çöl, Sahrâ” gibi bölgenin
niteliğini belirttiği; kendilerine “Hay” ve oturdukları yerlere “Hayasdan” diyenlerin târihte ve bugün hiçbir zaman “Armenya, Armenyan, Ermeni” adını kullanmadıklarını; M.Ö.VII.
Yüzyılda Kafkaslar güneyine geçip, Hazar Denizi ile Yukarı Fırat arasına yerleşen Saka/İskit urukları ile, bunların Horasan kolundan çıkarak M.S.429 yılına değin “Armenya” ülkesine hâkim olan Arsaklılar’ın târih destanları olan yaygın ve sağlam “Dede Korkut
Oğuznâmeleri”nde de aslâ “Armenya/Ermeniyye” ve “Ermeni” deyimlerinin geçmeyip, buraların “Türkmen” ve “Oğuz-Elleri” sayıldığını; Yunus Emre’den beri Türkiye
Türkçesi’ndeki “Yukarı-Eller” ve Akkoyunlular ile Osmanlı kaynaklarındaki “Yukarı-Cânip” deyiminin de, klâsik eserlerdeki “Armenya” ve İslâm kaynaklarındaki “Ermeniyye” karşılığında kullanıldığı, belgeleriyle belirtildi.
“Ermenice” kaynaklarda geçen “Askenaz” ve “Askenazlı Milleti” adının, Tevrat-ı Şerîf’teki gibi Saka/İskitler’in adından ve “Torkom, Torkomlu” deyiminin ise, Sakalar’ın Arsaklılar-Partlılar-kolunun “Türkman” adından kaldığı da bu “Kars Târihi”nde gösterildi.
450 yılındaki Kalkedon -Kadıköy- Konsilinden sonra Rum/Bizans Ortodoksluğundan ayrılarak Arsaklılar’ın Horasan Kolu’ndan gelme Aziz-Greguvar’ın 300-325 arasında kurduğu
Hıristiyanlık esaslarına bağlı kalan ve bu azizin adı ile “Gregoryan” denilen mezheptekilere, Ortodoks “Rum” ve “Gürcü”lerden ayırt edilmek için “Ermeni” denilmeye başlandığı;
bugün ise “Ermenice” denilen karma dille konuşanların Gregoryan mezhebindekilere “Ermeni” denilip, Katolik ve Protestan mezhebindekilerin öteden beri “Ermeni” adını benimsemedikleri, hattâ bundan nefret ettikleri,bilinen gerçeklerdendir.
Eskiden “Albanyalı” ve bundan bozma “Ağvanlı/Ağovanlı” denilen, Osmanlı ve İran kaynaklarında da “Araniyan” adı ile anılan Kür-Aras boylarındaki Gence-Karabağ
Gregoryenlerinin ise, “Haylar” ile hiçbir soy ve dil ilgisi olmadığı; fakat ana ve tek dilleri Azerbaycan Türkçesi olan bu Sakalı, Hun ve Hazarlı torunlarının mezhep birliği yüzünden “Ermeniler”e katıldıkları artık biliniyor.
Dili, folkloru, mûsıkîsi, san’atı öteden beri hep Türk tesirinde bulunan; hattâ 70-80 yıl öncelerine gelinceye kadar köylü ve şehirli halkından çoğu yalnız Türkçe konuşup,
“Ermenice”yi hiç bilmeyen; eski yazma ve basma İncil’leri, duâ kitapları, “Beğ-Böğrek, Köroğlu, Kerem ile Aslı, Âşık Garip, Şâh İsmâil” başta olmak üzere halk hikâye ve destanları
Türkçe ve “Mesrop alfabesi” ile yazılan; 1874’te Venedik’te yazılan Türklük aleyhindeki en büyük “Ermeni Târihi” sayılan Çamiçyan’ın yine Venedik’te 1862’de “Gülzârı Tevârih” adı ile
“Ermeni/Mesrop alfabesi” ile Türkçe tercümesinin baskısını okuyan “Ermeniler”in kökünün, Samî, Hind-Avrupalı ve Turanlılar’a yakın “Kafkas/Yafes” soyundan oluşları,
hâlâ ilim çevrelerinde münâkaşa konusudur. Bütün târih belgeleri ve eski kaynaklar gösteriyor ki, “Armenya” ülkesinde târih boyunca hâkim olan kavimler ve hânedanlar, “Ermeni/Hay” soyundan gelmemişlerdi. Son 70 yıldan beri Ermeni aydınları ve bilginleri de kendi atalarının kökünü:
a-Van Gölü çevresinde yaşayan yüksek medeniyetli ve çivi yazılarını kullanan Khaldi/Urartu kavmine,
b-M.Ö. XV. – XIV. Yüzyıllardan kalma Hitit belgelerinde Erzincan ile doğusunda gösterilen ve kendi kızkardeşleriyle evlenebilen Hayasa/Hayaşa hükûmetini kuranlara,
c-Eski Yunan kaynaklarında geçen Hind-Avrupalı ve Trakya’dan gelme Frigler’e,
ç-Kızılırmak çevresinde kurulup bütün Fırat Batısındaki Anadolu kesimine hâkim olan Hititler’e bağlamakta ve bu uğurda birçok tezler ileri sürerek, yayınlar yapagelmektedirler.
Kısacası, kökü ve soyu-sopu tam belirmemiş olan “Ermeniler”, kendilerine mâzîdeki eski medeniyet mensubu tanınmış kavimlerden bir “ata” uydurmaya çalışmakta ve bu uğurda bir fikir birliği gösterememektedirler.)(14)
(15) –Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezâlimi, s.125-126,Dr.Fahreddin KIRZIOĞLU.