Bir gün, dostların pîri, kendini büyük zannederek; şöhretine güvenerek mihrâbın önünde oturmadaydı.
Mescidin kapısından bir ihtiyar kadın çıka geldi. İhtiyarlıktan dolayı, elif gibi boyu, dal gibi iki büklüm olmuştu.
Şeyhe dedi ki:”Tamâmiyle helâk olup gitmişsin. Pisin birisin, temizlik dâvâsına girişmişsin.
Böyle bir şeyhlikle dervişler arasında gururlanıp duruyorsun. A cenâbet, kalk mihraptan, çık dışarı!”
*
Ey yüce er, varlığını aşkla yak; yoksa çiğlikten bir yobaz kesilirsin.
Yobazdan olgunluk beklemek haramdır. Çünkü yobaz, pişmemiş kerpiç gibi hamdır.
Âşık, yanıp ağlamakta muma benzer. Bu yüzden dâimâ ağlamaktadır, yanmaktadır.
Mum, sabahleyin eriyip gidecektir de onun için bütün gece ağlayıp yanar.
Bir adam ağlar, yanar, nihâyet ölüp giderse adı, sevgilinin şehîdi olur.
Perde arkasında sevgiliyle hem dem olur, hiç kimseyle işi gücü kalmaz artık.