(Kimdir kapıdaki? Dedi.
(Kul et) dedim, (Kölen olayım senin!) “Ne işin var?” Dedi. (A ay yüzlüm) dedim, (Sana selâm vermek isterim.) “Ne vakte dek duracaksın? “ Dedi. (Kıyamet kopuncaya dek) dedim.
Aşk dâvâsına giriştim, antlar içtim, aşk yüzünden malım mülkümü, adımı şanımı yitirdim) diye yeminler ettim. Dâvâya şahit ister hâkim dedi. (Şâhidim gözyaşı) dedim. (Yüzümün sarılığı da dâvâmın doğruluğuna delil!) Dedi ki: “Şahidin şâhitliği makbul değil! Gözüne gelince; O, zaten edepli terbiyeli değil ki kötülüklere bulanmış biri!”
(Adâletin yüceliğine andolsun ki) dedim, (ikisi de âdildir ikisi de suçsuz!) “Gelirken” dedi, “Kimdi yoldaşın?” (Hayâlin) dedim, (Pâdişahım, hayâlin!) “Peki” dedi,”Kim çağırdı seni buraya?” (Kadehinin korkusu) dedim. “Ne niyettesin?” dedi. (Vefâ etmek, dostluk etmek isterim) dedim. “Benden ne istersin?” dedi. (Herkese, herşeye gösterdiğin lütfu isterim) dedim.
“Neresi daha güzeldir?
Neresi daha hoş? Diye sordu. (Kayser’in köşkü!) Dedim. “Ne gördün orda?” Dedi. (Yüzlerce Kerem) dedim. (yüzlerce lütuf!)
“Yol neden bomboş?” Dedi. (Yolkesenin korkusundan) dedim. “Kimdir yolkesen?” Dedi. (Şu kınanma, yerilme) dedim. “Emin yer neresi?” Dedi. (Zahitlik, çekinmek) dedim. “Zahitlik dediğin nedir? Dedi. (Esenlik yolu) dedim.
“Afet nerde?” Diye sordu. (Aşkının civârında) dedim. “ Orda ne âlemdesin? Dedi. (Dosdoğruyum!) Dedim. Sus, eğer O’nun esprilerini söylersem; kendinden geçersin ve ne kapın kalır, ne damın!)
(Dîvân-Kebîr’den)