“Kul, Rabb’ını kendiliğinden bilemez, onu bilmesini şu cümle ile anlatmak mümkündür:
Kul, nefsini bilmeli; kul, nefsini kulluk yolunda ıslâh ederek bilmeli! Bunu bildikten sonra, Yaradan’ı Yaratıcı olarak nefsimize anlatmalıdır.
Nefsini, yoklukla bilen, Yaradan’ın varlığını bilmiş olur. Nefsini kötülük ve hatâ ile bilen Allah’ı iyilik ve doğru olarak bilir.
Nefsini, Mevlâ’ya satılmış bir metâ gören, başkalarına dert yanıp ihtiyaç arz etmekten kurtulur.
Şöyle bir Hadîs-i Şerîf- vardır: “BİR KİMSE ALLAH’I ANLARSA, O’NUN HAKKINI YERİNE GETİRİR.”
Bu Hâdîs-i Şerîf’i açıklarsak, şöyle deriz:
Allah’ı hidâyet sâhibi bilen, nefsini O’na teslim eder. Allah’ı bir Yaratıcı kabûl eden, kulluk îcâbını yerine getirmelidir.
Allah’ı, bir cezâ veren bilmek, insanı kötülüğe girmekten sakındırır. Allah’ın yeterliliğine inanan, başkalarına koşmaktan sakınır.”
-Ahmed er Rifâî Hz.-