Kondu’lu Cansız Mustafa Efendiye bir gün birisi gelip bir soru sorar. -“Hocam, evde otururken anamun ve bobamun mezarına kitmeden okusam onun ruhina kider mi?” Mustafa Efendi, sıkıntılı olduğu bir zamanda sorulan bu soruya cevap verir: “Pen senun anana pobana purdan soğsem kider mi?” Soruyu soran adam sinirlenir ve “kitmez” der. Bunun üzerine Mustafa Efendi: “Öyle isa o da kitmez” der.
Şinek’li Raif Korkmaz Hoca’nın Çanakkale Müftülüğü sırasında yaptığı vaazlardan dolayı birisi Hocayı “Hoca şöyle şöyle sözler sarfetti” diye şikâyet eder, hakkında dava açılır. Dava günü, Hâkim Raif Hoca’ya sorar:
— Hocam bu sözleri sen mi sarfettin?
Raif Hoca cevap verir:
—Bu sözleri ben mi sarfettum, yoksa habu karşımdaki adam mı pağa sarfetturdi oni pilemeyirum.
Diğer taraftan dînin günlük hayattaki baskın rolü yalnızca hocalar eliyle göstermez kendini. Oflu Hoca dışında “Oflu”nun da yaşama çerçevelerinden en önemlisidir o. Aşağıdaki yaşanmış olay bu meseleye güzel bir örnektir: Çaykara’nın Ataköy (Sinek) beldesinde Doksar lâkaplı zâtın İlhan ve Fikret isimli iki oğlu vardır. O yıllarda birisi 15 diğeri 17 yaşlarında. Evde oynarlarken Fikret bir yaramazlık yapar, İlhan da Fikret’e bir tokat atar. Fikret avazı çıktığı kadar bağırır ki babası duysun. Babaları duyar ve onların bulunduğu odanın kapısına doğru gelirken İlhan kaçabilir miyim diye bakar. Birden babasını görür ve kaçamayacağını anlayınca kapıyı kapatıp içeri döner. Hemen seccâdeyi serer ve Allahu Ekber deyip tekbir alarak ellerini bağlar, namaza başlar. Babası kapıyı açıp bakar ki İlhan kıbleye dönmüş namaz kılıyor. Bunun üzerine der ki: “-Ola İlhan, aptesun yok bilûyirum. Kıbleyi da tam tutturamadun. Fakat Allaha siğindun, affedeyurum seni.”
Oflu Hoca, gelenekten kopmadan, kendiliğinden, o geleneği kendine has, doğal bir şekilde halk diliyle aktaran ve mes’eleleri, olayları anlatan bir muhtevâ kuşatıcılığına sâhiptir Şeklin değil muhtevânın kaygısını taşır Oflu Hoca. Onun için de zarfın değil mazrufun kaygısını taşır. Bu bakımdan Oflu Hocayı uzaktan algılayan dar ironi/mizah çemberinden dışarı çıkamayan flu bakış onu anlatmaktan, tanımaktan uzaktır.
Yakın târihten ve günümüzden vermiş olduğumuz örnekler Ofli Hoca damarının (önemli oranda daralsa da) tıkanmadığını, hâlen yaşadığını gösteriyor.
Bir Karadeniz türküsündeki;
“Derin hocalar çıkar
Of ile Çaykara’dan,
Allah’um ayirmasun
Pizi muslimanluktan!”a eşlik ederek, her türlü bulaşıcı kötü tesirlere rağmen bu damarın hayâtiyeti devâm etmeli diye düşünüyorum.
Evet… Mizah malzemesi hâline getirilmiş, ironi şablonuna sıkıştırılan Oflu Hoca’yı bir de yukarıdaki perspektiften tanımanın/okumanın daha doğru olacağını söylesem, ne dersiniz?