27 KASIM
(Mümine isâbet eden hiçbir ağrı, yorgunluk, hastalık, üzüntü hattâ ufak bir tasa yoktur ki, Allah o musîbet ile kulun günahlarından bir kısmını silmesin.)
(Ağrı, sızı ve hastalık hazînedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı, iç tazelenir.)
–Hadis-i Şerîf–
————————————————————————————————————————————————
24 KASIM
(…Mürşit, müridini nefsinin dünyevî ve uhrevî yâni maddî ve mânevî esâret zincirinden kurtarıp hürriyete kavuşturan müşahhas kuvvettir.Biz insanlar, yukarıda saydığım küçük ve küçültücü aşkların bendesi kaldıkça hür sayılamayız. Halbuki insan tabiatında köle kalmaya mahkûm duygular vardır. Biz ise bu kölelere âzamî hürriyet tanıyıp başlarını bırakmakla arzu, iptilâ ve aşklarımızın mahkûmu olmaktan kurtulamayız. Şu halde, bizi kemâl ve câl durağına çağıran ve çeken mürşit, ister aşk, ister şehvet diyelim, bağlı olduğumuz iptilâ ve ihtiraslarımızdan kurtaran, böylece de dünyaya geliş ve gidişimizin şifresini çözen eldir…)
–Sâmiha AYVERDİ–
——————————————————————————————————————————————————–
20 KASIM
(O’nun yanında iki ben olmaz. Sen: “Ben!” Diyorsun, O da “Ben!” Diyor. Ya sen öl ya O ölsün ki ikilik kalmasın. Fakat O’nun ölmesi imkânsızdır. Bu ne hâriçte ne de zihinde mümkündür. “Çünkü O, ölmeyen bir diridir.” (Furkan,25/58) O, o kadar lütufkârdır ki, imkân olmuş olsaydı senin için ölürdü. Fakat mâdem ki O’nun ölmesi imkânsızdır, o halde bu ikiliğin yok olması ve O’nun sana tecelli etmesi için, sen öl!)
–Hz.Mevlâna–
———————————————————————————————————————————————————–
17 KASIM
(…İbrâhim Hakkı Hazretleri’nin “El işte, gönül hazrette” buyurduğu gibi, gaflette olmadıktan sonra, kunduracı kunduracılığını, demirci demirciliğini, hoca hocalığını, tüccar tüccarlığını, mühendis mühendisliğini, mimar, doktor mesleklerinin gereğini, politikacı politikacılığını yaparken elbette yüklenmiş oldukları vazifelerin icaplarını yerine getireceklerdir.
Ama bu hüner, mârifet ve bilgi sâhipleri bir lokma ekmeği yerken bile “Yârabbi, bunun bana vereceği kuvvetle sana ve senin kullarına hizmet eyleyeceğim” demek seviyesine ermişse, hangi meslekte olursa olsun, işi ve kazancı da, helâlin helâli demektir...)
Sâmiha AYVERDİ
13 KASIM
(…bugün birçok Türk devleti, kendini ayrı birer millet saymaktadır. Halbuki bu ülkelerden beklenen, tek ve yekpâre bir Müslüman-Türk kütlesi olarak kuvvetlerini yeniden birleştirmek hareketi içinde olmalarıdır.
Bu suretle de, ilimde, fende, sanatta müşterek/Ortak/ hamuru hız ve kuvvetle berâberce yoğurmalarının unutulmaması îcap eder.
İşte o zaman işi bir, gönlü bir, dünyâda da ukbâda da aynı yolun yolcusu olarak tevhîd’i/Allah’ın birliğine inanan müminleri/ teslîs’in/Hıristiyan âleminin/ karşısına çıkarmak mümkün olacak ve ancak o zaman gelecek asırlara Türk asrı demek câiz/ Uygun/ olacaktır.)
Sâmiha AYVERDİ
6 KASIM
(Kendinize acımaya başlamayın. Çünkü bu düşünce, insanı kaplayınca etrâfı da bıktırırsınız. Şikâyeti bırakıp, “Ben bu hal içinde kendime bir hayat düzenlemeliyim”, demeli. Zanlar veyâ tefsirler ile hareket etmemeli. Zanlar insanı yanıltır.Allah, fiilim ile kavlimi bir etsin, diye bir duâm vardır.Zanlar veya tefsirler ile hareket etmemeli. Zanlar insanı yanıltır. Sahâbe savaşta kılıcı çekmiş. Düşmanı vurmak üzereyken karşısındaki Kelime-i Şahâdet getirmiş. Fakat buna rağmen sahâbe onu öldürmüş. Haber Peygamber Efendimiz’e ulaşınca, sahâbeyi çağırmışlar ve neden öldürdüğünü sormuşlar. Sahâbe, “Samîmi değildi, korkudan söyledi” demiş. Efendimiz, “Sen onun kalbini mi yardın?” buyurmuşlar.)
İlhan AYVERDİ
3 KASIM
(İlhan Ayverdi;
“Müstesnâ kimselere yakın olma nasibinin, insana, bu nasibin bedelini ödeme mes’ûliyetini de yüklediğini…” söyler.
İlhan Ayverdi’nin azîz dostları… Sizleri, merhumenin ruhu için ve kâffe-i ehl-i îman ervâhı için, bir Fâtiha okumaya dâvet ediyorum. Yâ Rabbî!.. Bizlere de meded eyle… kerem eyle… Tövbelerimizi kabul eyle… Bizlere Kur’an ahlâkı ile yaşamayı nasîb et!.. Duâlarımızı ind-i ilâhinde makbul eyle… Hakk’a kanat açanlar kâfilesinden olalım inşallah!
Rızâen lillâhi, el-Fâtiha!)
İsmet BİNARK