Velîler lüzum görürlerse, onların ricâ ve arzusuyla vazifesi yakmak olan ateş yakmayabilir.
Vâzifesi boğmak olan su, boğmayabilir. Tek tesiri öldürmek olan zehir, öldürmek şöyle dursun, âb-ı hayat gibi şifâ verici olur. Söylenmiş bir sözü unutturmak yahut bir dervişin gönlünde, söz hâline gelmek isteyen fakat söylenmemesi daha doğru bir sözü, daha onun kalbinde iken susturmak onların elindedir.
Çünkü ermiş insanlar, yeryüzünde ilâhî kudretin temsilcileridir. Kudretleri artık kendilerinin değil, kendileriyle birlik hâlinde bulundukları Allah’ındır.
Bunu eğer isbât edeyim istiyorsan, delîli, benden değil Kur’ân-ı Kerîm’den dinle! Kur’an-ı Kerîm’deki (Mâ-nensah min ev nunsihâ) Âyeti’ni oku ve ezberle. Unutursan tekrar tekrar oku. Oku ve anla!
Bu âyette: (Biz bu âyetin hikmetini diğer bir âyetle değiştirir veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veyâ bir benzerini yollarız) buyrulur.
Cenâb-ı Hak, kendi iktidârı dâhilinde bulunan bir hükmü geri bırakmak veyâ unutturmak kudretini, elbette velîlerine de vermiştir. Yine Cenâb-ı Allah bir başka âyetinde; (Bizim bir kısım mutlu kullarımız vardır ki bize, “Ey bizim Allâhımız! Biz senin birliğine inandık, bizi zâtının ve sıfatının nurlariyle ört ve bize acı” derler.
Halbuki ey Kureyş Kâfirleri! Siz onlarla istihzâ ettiniz, onlar da size benim zikrimi unutturdu) buyurur.
Demek ki erenlerle ârifleri küçük görmek, onlarla eğlenmek tehlikelidir. Çünkü onlarda Allah’ın zâtının ve sıfatının tecellîlerinden kudretler vardır. Onlar, sizin kalbinize unutmayı yerleştirip, sizi esâsen çok zayıf olduğunuz îmân nûrundan gölgede ve karanlıkta bırakabilirler.
Çünkü Tanrı velîleri, insan gönülleri üzerinde tasarruf etmeğe izinlidirler.
Eğer isterlerse gönüllerde olan nice duyguları, hele nice yalan ve yanlış inanış ve karanlıkları, gönüllerden silerler.
İnsan ne kadar hünerli olduğuna inanırsa inansın ve mârifetine güvenirse güvensin, bir Tanrı velîsi, onun görgüsünü ve düşüncesini bağlarsa, artık hüner gösteremez olur.
Gönülleri hakikat bilgisiyle, irfânla, Allah sevgisiyle dolmuş ve daha dünyâda iken Allâh’ın birliğine katılmış bu Hak erenlerini kırmaktan, onların yollarına maddî veyâ mânevî zorluklar koymaktan, onlarla eğlenmekten korkunuz ve sakınınız.
Onların gönüllerini kırmak Allah’ın gönlünü kırmakla birdir. (Ensevküm) Âyet-i Celîlesi’nde beyân buyurduğu gibi, onlara kendi iktidarından kudretler bağışlanmıştır.
Sizin dar ve karanlık gönüllerinizde, artık durmak istemeyen Allah, kendini evliyâsı vâsıtasiyle unutturabilir.
Evliyâlar, size Allah’ın fikrini ve zikrini unutturabilirler. Düşünün ki bir gönül artık Allahsız kalmış ve Hakk’ı unutmuşsa, öyle bir gönül ancak karanlıklarla dolar, isyanlarla birleşir.
Evet, isyanlarla birleşir, onun için siz, Kur’an-ı Kerîm’i Ensevküm Âyet-i Kerîmesi’ne kadar bir daha ve bütün kalbinizde okuyunuz.
Biliniz ki şehirlere, köylere, ülkelere sâhib olan bir pâdişah bu ülkelerin ancak maddî varlıklarının sâhibidir. Hâlbuki velîler, maddelerin değil mânâların, cisimlerin değil gönüllerin sultanıdır.
Kısaca, velîler, iki cihan içeri nice sırlar bilirler.
Sen ONLARI ET, KAN VE DERİDEN İBÂRET SANMAKLA HAYÂTININ EN BÜYÜK HATÂSINI İŞLERSİN.
Bizim tasarladığımız ve yaptığımız işlerin bir görüş ve düşünüş neticesi olduğu şüphesizdir. Demek ki insan renkleri ve şekilleri ancak gözüyle görür ve onsuz göremez. Bir vücûdda gözbebeği ne ise, iki cihânın göz bebeği sıfatiyle halk edilmiş evliya da odur. Bunun için onlar hem maddî hem mânevî iki âlemin sâhibidirler.
Bununla berâber, evliyanın vasıflarını daha fazlasiyle söylemek olmaz. Çünkü perygamberler merkezden haber sunarak, ermişlik derecesinden haber sunarak, ermişlik derecesinden fazla bilgi vermeyi ve sırlar söylemeyi doğru bulmadıklarını söylüyorlar.
Sen benim bu kadarını söylediğime şükret ve daha fazlasını kendi gönlün, kendi ruhun ve kendi vicdânınla sezmeğe çalış.
Ve mâdem ki unutturmak kadar hatırlatmak ve bildirmek de o Hak velisine verilmiştir. Senin gönülden bir feryâdın olursa, elbette o senin imdadına yetişecek, sana mürşîd olmaktan uzak kalmıyacaktır.
O mürşîd Allah’ın halifesidir ve her gece yüzbinlerce iyi ve kötü hatırayı gönüllerden söküp çıkarabilirler, her gündüz de nice gönülleri îmân incileriyle doldurur. Kalb sedeflerine duygu, düşünce ve esrar incilerini döker.
Sen darda isen imdadına yetişir. Sen şevkle ise, onu şevkinden haberli hattâ sana şevk vermekte neş’e arttırmakta görürsün.”
Hazreti Ken’an Rifâî -Şerhli Mesnevî’den-