Pendname-Feridüddin-i Attar

İslâm klâsikleri arasında çok önemli yeri olan “PENDNÂME” yâni (ÖĞÜT KİTABI), büyük mutasavvıf Nişâbur’lu Mehmed Feridüddin-i Attar’a âittir. Doğum ve vefat târihleri kesin olarak bilinmeyen Ebû Tâlip Feridüddin-i Attar değişik kaynakların kesin olmayan tesbitlerine göre Hicrî 513 yılında Nişâbur’un köylerinden birinde dünyâya gelmiştir.

Hayâtını attarlık yânı eczâcılık ve hekimlik yaparak geçirmiş, Moğol istilâsından sonra 627 yılında bir Moğol askerine esir düşmüştür.

Bu câhil Moğol’un elinden kendisini satın alarak kurtarmak isteyen pek çok müşterinin teklif ettikleri ücrete itiraz eden Attar, sonunda sırtında bir çuval samanla karşılarına çıkan ve:

“-Şu ihtiyarı bana bağışla da sana sırtımdaki samanı vereyim” diyen adama, Feridüddin-i Attar:

“-İşte benim diyetim budur, şimdi satabilirsin” şeklinde karşılık verip, satışa râzı olmuş; fakat bu anlaşılmaz tevâzuya sinirlenen Moğol, 114 yaşındaki bu büyük insanı oracıkta şehid etmiştir.

Hazret-i Mevlânâ, babası Bahaüddin Veled’le birlikte Hicrî 608 yılında Belh’den ayrılarak Nişâbur’a gelir ve burada henüz on yaşında bulunan Mevlânâ, kendilerini ziyârete gelen Feridüddin-i Attar’ın elini öper.

Büyük Velî Attar, Esrarnâme isimli tasavvufî mesnevîsini burada Mevlânâ’ya hediye eder. Attar, on yaşına yeni girmiş bu yavrunun alnında parlayan dehâ güneşini hemen fark etmiş ve Bahaüddin Veled’e:”Bu senin oğlun çok zaman geçmeyecek ki âlemde yüreği yanıkların yüreğine ateşler salacaktır” diyerek buna dâir müjdeyi, Mevlânâ’nın babası Bahaüddin Veled’e bildirmiştir. Bu sebepten olmalı ki Hazret-i Mevlânâ, bu zâtı ömür boyu hürmet ve minnetle anmış, kendisini ilk üstâdı olarak bilmiştir.

Feridüddin-i Attar’ın kırktan fazla eseri vardır ve yazdıkları geniş insan kitleleri tarafından yüzyıllar boyu sevilip kabul görmüştür. Ne yazık ki pek çok kitabı Moğol akınları sırasında kaybolup gitmiştir. En çok tanınan eserlerinden biri Pendnâme, diğeri ise Mantıkkuttayr’dır. Bilhassa seçkin aydınlar, O’nun eserlerini ruh ve ahlâk eğitimi açısından en önemli belge olarak anlayıp, anlatmışlardır.


1.

Akıllı odur ki Tanrı nîmetlerine şükreder. Sonra nefsine hâkim olur. Ey delikanlı! Kendi öfkesini yenebilen, cihanda kendini kurtarmışlardan olur.

Halkın en budalası odur ki nefs ve hevâsının ardından koşar. Sonra o bozuk fikirli sanır ki; sonunda Allah kendisini affedecektir.

Ey oğul, dervişlik gerçi zor bir iştir. Fakat dervişlikten daha hoş bir meslek de yoktur. Dik başlı, nefsini emri altına alan kimse iyi ün kazanmış akıllılardan olur. Riyâzetle kötü nefsin terbiyesini ver ki, seni günaha sokmasın!

Selâmette kalmak isteyen, bütün halkın dedikodusundan yüz çevirir.

Halkı baştanbaşa gaflette bil! İnsan ancak dünyâdan gittiği zaman uyanır. Seni incitenlerin özürlerini kabûl et! Affa uğramak istersen seni incitenleri yakalama! Halkı inciteni Allah sevmez. Böyle bir huy dindan bir adama yakışmaz. Sitemle bir kalbi, yaralayan, o yarayı kendi vücûdunda açmış olur.

Gönül inciten bir kimsenin cezâsı sonunda ağlamaktır. Ey oğul: Gönül incitmeye heves etme. Allah’ından hoşnutsuzluk kazanma. Îtibar bulmak istersen halkın adını iyilikten başka bir şeyle anma. İyiliğe gücün yetmezse kötülük yapma, kendi kendine sayısız sitemler etme. Git halkın gıybetinden dilini tut ki, bir gün elini ayağını bağlanmış görmeyesin.

Dilini gıybetten korumayan kimse, Tanrı cezâsından kurtulmuş değildir.

Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
error: Muhtevâ korumalıdır!
Exit mobile version