Ana SayfaRıza Tekin UĞURELMakalelerTürk Milletinin vakarını, sabrını bilmeyenler!

Türk Milletinin vakarını, sabrını bilmeyenler!

Hataya Düştüler

Türk Milletinin vakarını, sabrını bilmeyen; onun bu önemli huyunu târihin tozlu sayfalarına sormaktan da bigâne olanlar, insanımızın şu günlerdeki sükûtunu gene yanlış anladılar.

Bu suskunluğu, Türk Milleti’nin “koyun”luğuna bağlayıp; hattâ korktuğuna, sindiğine hükmedenler, fecî şekilde hatâya düştüklerini görüp, anlayacaklardır.

Bu ülkede

bizim “Türk Milleti” dediğimiz ve öteden beri yekpâre kabûl ettiğimiz kütleyi -bize ırkçı diye diye kendileri ırkçılığın daniskasını yaparak- birbirine düşürmeyi gaye edinmiş mihraklar var.

Meselâ, “Kürtlerin hakkını savunuyorum”(!) deyip,

teröristlik yapanların ve böylelerini medya organlarıyla destekleyenlerin idrak ve iz’andan nasipleri olmadığı, kanundan korkmadıkları, bu devleti devlet yerine koymadıkları âşikârdır.

Bu, bahtsızlığımız değildir

asıl kahredici gerçek ve bahtsızlık ise, yüz yılı aşkın zamandır bu milleti yönetmeye kalkanların ve aydın geçinenlerin -hâlâ daha- nesillerinin tükenmemiş olması…

Bu zümrenin, “devletin dostu kimdir düşmanı kimdir?” diye hüküm verecek târih -akıl- iz’an-fikir gibi temel değerlerden nasiplerinin bulunmayışıdır. Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle…

Takım Elbise Giymiş Terör Mihrakları

Bir yerde, yanındaki eşine yâhut kızına kötü gözle bakanı; sizin nâmûsunuza yönelmiş herhangi niyet sâhibini, her aklı başında insan hemen fark edip anlıyor da; devlet adamıyım diye geçinenler, devlete göz dikmiş nâmus düşkünü alçakları neden tanıyamıyor dersiniz?

Terör örgütü hakkında her türlü bilgiyi elinde bulunduruyorsun, bütün istihbarat bilgileri sende…

kezâ bu örgütün meclisteki uzantılarının -takım elbise giymiş ve kravat takmış terör mihraklarının- bugüne kadar yapıp söyledikleri de meydanda;

-bir bakıma /onların bugüne kadar yaptıkları,

bundan sonra yapacaklarının garantisidir- fakat sen, hâlâ daha ne terörist kılığındakileri ve ne de kılık değiştirmişleri, TANIMAKTAN âcizsin!

Bu konuda da verilmiş bir hükmün, kanaatin bulunmadığı için, bir plân ve programın da yok!

Böyle bir şey olabilir mi?

Olursa ve olmaktaysa, bu durum, insan aklının sınırları içine girebilecek bir şey diye kabûl edilebilir mi?

Elbette edilemez. Fakat olan ve olmakta bulunan, böylesidir. Neden peki?

Bizi yönetmeye yeltenenlerin “ihânet” içinde olduğunu mu söyleyeceğiz? Hâşâ!

Cehalet ve Gaflet

Fakat “cehâlet” içinde yüzdükleri, “gaflet” hâlinde bulundukları su götürmez bir gerçektir.

O hâlde, “terörist ve onlara yandaş bir kafanın” çalışma tarzını; provakasyonlarını otuz seneye yakın zamandır öğrenemeyen; geçmişten de ibret ve ders alacak idrâkten uzak bulunanların, bu gaflet ve cehâlette ısrâr etmelerinin sebebi, nedir?

Türk Ordusu’nu yıpratmak ve millet nazarındaki değerini düşürmek için her ağzı olanın iftirâsına kıyıdan kenardan destek çıkmakla; bu milletin gözbebeği, îmânı yerine koyduğu “devletin” yaralanıp berelenmesine çanak tutmanın hangi mantıklı sebebi olabilir?

Oy, oy, oy!

Çünkü “ben milletin vekîliyim” diyenlerin büyük çoğunluğunun şuuraltını işgal eden gündemin ilk maddesinde; vatan, millet, devlet değil; “oy” bulunmaktadır.

Bu gerçek, yalnızca bugünün yönetici kadrosunu resmetmek için dile getirilmiyor; en az yüz seneden beri, manzara budur.

Bu, o derece böyledir ki;

bırakın otuz yıllık çapulcuyu, güyâ kendilerinin “vekîli” oldukları bu milleti, yâni “asili” tanıyamamışlardır. Üzerine oynayıp kandırdıkları, dikkate aldıkları kitle, onlara oy verecek kitledir.

Siyâsîlerin birbirleriyle dişe diş kavgalarının, ağız dalaşlarının sebebi de muhâtabının seçmeninden oy devşirebilmektir. Gerçeği söylemek değil!

İktidar ve Muhalefet

“İktidar” demek; milletten aldığı oy miktârınca elde ettiği güç ve kudretle, kendisine rakip olanları karalayıp, onlara hayat tanımamak…

“Muhâlefet” demek ise; iktidârın -her ne yaparsa yapsın- karalanması, yaygara koparıp kötülenmesi, kısaca yapıp söylediklerine kökten îtiraz olarak anlaşılıp, uygulanıyor.

Sebep, gene oy kaygusu!

Bu anlayış “vekil”in zihniyeti.

“Asil” de onlar gibi mi ki, vekil böyle davranma yetkisini kendisinde görüyor?

Hiç ilgisi yok.

Millet, bu ülkede dirlik düzenlik; birlik-berâberlik ve huzur istiyor.

Kendi hayâtına dışarıdan müdâhale edilmediği müddetçe de asırlardan beri olduğu gibi Türk’ü-Kürt’ü, Müslümanı- Hrıstiyanı, Sünnî’si-Alevî’si gül gibi geçiniyor.

Milletin en fazla güven duyduğu müessese; evlâdını teslim ettiği Türk Ordusu!

Bu âhengi bozan unsurlarsa; milletin vekîli geçinip, kendilerini vekil tâyin edenlerin rızâsı dışında iş yapanlar…

Ve millet câhil(!) olduğu için bu câhil(!) milletin nâmına düşündüğü; fikir ve çözüm ürettiği vehmiyle “aydın”(!) ve akademisyen geçinenlerdir.

Millet nâmına kafa yorma(!) yetkisini, daha doğrusu böyle bir terbiyesizliğe cür’et yetkisini kimden almışlardır?

Orduyu devre dışı bırakmayı,

“politika benim işim, sen benim emrimdesin” gerekçesiyle bu kuruma çamur atanlarla işbirliği hâlinde olmayı acabâ Türk Milleti tasvip etmekte midir?

(Mâdem işinin ne olduğunu bu kadar müdrîksin; o hâlde bunu doğru dürüst yap… Milletin hassâsiyetlerini, devletin kudsiyetini dikkate al!) Demezler mi?

Asil

Bu suallerin doğru ve tek cevâbı, şudur: siyâsîlerin, gün yirmi dört saat yalakalığını, yardakçılığını yapacak bu “sürü”ye ihtiyaçları vardır.

“Aydın- yazar – akademisyenlerden” meydana gelen bu “sürü’nün de -para, mevkî, ciddiye alınmak – adam yerine konulmak – aşağılık komplekslerini tatmîn gibi -sebepler yüzünden, siyâsîlere mutlak ihtiyâcı vardır.

İşte cevap budur… yâni “asil”in rızâsı hilâfına “vekil”, birilerine yetki ve pâye vermektedir.

İşler de bu yüzden dâimâ “arap saçına” dönmekte; işler çığırından çıkmakta ve çileyi, sıkıntıyı hep millet çekmektedir.

O zaman, -içinin ne olduğu sâdece “iyi saatte olsunlar” tarafından bilinen açılım masalı dâhil- millete düşen tavır ve vazîfe, nedir? Bunu, asîl milletimizin irfânına örnek teşkîl eden; Harput’tan bir deyişle, Gakkoş’un ağzından özetleyelim:

Kol aç, gelene doğru;
Gül at, gülene doğru.
Kes bağrım, kanım aksın,
Kadir bilene doğru.

Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
error: Muhtevâ korumalıdır!
Exit mobile version