“Âdem Peygamber’in hikâyesini biliyorsun.
Hazret-i Âdem, kendisine edilen sitemden ancak sıcak pişmanlık yaşları dökerek kurtulabildi.
Hak yolunda yanlış adım atanın gözyaşlarında ayrı bir lisan vardır. Bu yaşlar her kelimeden daha büyük kuvvetle kişinin gönül ateşini ve iç yanıklığının gerçekliğini söyler.
Dünyâ, Âdem Peygamber için, orada nedâmet duymak, gözyaşı dökmek ve Allah’tan gurbette olmanın ızdırâbını tatmak yolunda, seçilmiş bir inzivâ âlemi, bir nevi pây-ı mâçândır.
Pây-ı mâçan, eskiden kunduraların bıraktığı, kapı dibindeki yerdir ki bir derviş, her hangi bir suç işlese cezâ olarak onu bu ayakkabı konulan yere gönderir, burada başmakçılık yaptırılırdı.
Cezâsı sona erinceye kadar suçlu derviş orada kalırdı.
İşte dünyâ da Âdem Peygamber için böyle bir paşmakçılık yeriydi. Âdem çilesini burada doldurdu. Eğer sen de Âdem Peygamberin neslindensen, onun gibi yap! Onun gibi pişmanlık ateşinde yan!
Onun gibi yahut onun ve bütün insanlığın timsâli olan ney gibi, içinden yanıp, gönlünün seslerini alevden sedâlara çevir.
Bahçeler nasıl güneş ve yağmurlarla, yâni ateş ve su ile şenleniyorsa, sen de gönül bahçeni, aşk güneşi ile ve istiğfar yaşlarının yağmurlariyle şenlendir. Böyle candan ağlamaktaki derin zevki tat!
Zîra gözlerden akan yaşın zevkini ekmek ve dünyâ âşıkları bilmez, Hak âşıkı bilir.”
Hz. Ken’an Rifâî (Şerhli Mesnevî’den)