Genç Kız, bahçede ağlıyordu.
Başını iki dizine dayamış, hıçkırıyor ve hıçkırıklarını gizlemek ihtiyâcını da duymuyordu.
Hemen yanı başında, bir sıra ısırgan otu vardı. Kız, nice sonra başını yavaşça kaldırdı; iki büklüm durmaktan yorulmuş olmalıydı.
O anda, ısırganların üzerindeki yağmur tâneleri dikkatini çekti:
–“Sen de mi ağladın? Seni de mi benim gibi ağlatan, üzen var?” dedi. Cevap beklemeden başını gökyüzüne kaldırdı. Fakat bir sesle ürperdi:
—Evet, ama benimki başka… Beni de senin gibi seven biri var ve ben de onu çok, pek çok seviyorum. Lâkin benim yanıma başkalarıyla gelir ve beni okşamaya kalkarsa, onun canını hafifçe yakarım. Ama eğer biz bize isek, can yakıcı özelliklerimi içime gömer ve pamuklaşırım. Buna mecbûrum. Böyle yapmazsam, sırrımız âşikâr olur.
Sen ise, sevdiğinin, herkesin ortasında aşkını ilân etmesini istiyorsun. Yanlış.
Hayır… Gözyaşlarımız çok farklı!