Yıldırım Bayezit, Timur’la Ankara’da karşılaşmışlardı.
Timur’dan önce muhârebe nizâmı -Savaş düzeni- alan Yıldırım, bir baskınla Timur ordusunu mağlûp ve imhâ edebilirdi. Bunu takdir eden vezir ve komutanlardan bir kısmı:
‘’Hünkârım! Hasm-ı cânımız -can düşmanımız- olan mel’una fırsat vermeyelim, hemen üzerine varıp asâkirini hâk-i zemîne serelim; kendisini kovalayalım.’’
Dedilerse de, Yıldırım Bayezit bunu kabul etmedi:
“-Bunu yapamam. Er olan erkekçe savaşır. Bırakın, o da bizim gibi saf düzsün, mert ise meydâna gelsin. Öylece dövüşelim.’’
Dedi, düşmanına fırsat tanıdı. Lâkin hıyânetlere uğrayıp mağlûp ve esir oldu.
“Harp hîledir” buyuran Peygamber kelâmını, gaflete düşüp gözden ırak eden ve düşmanlarını küçük görme hatâsını işleyen komutanlar, savaş meydanından çoğu zaman yenik ayrılmışlardır.