Şevk, cezbe ve muhabbetten konuşuluyordu.
-“Zâtın biri, Allâhım, demiş. Senin olduğun yerde ateş ve cehennem yoktur. Senin olmadığın yeri göster ki cehennemin orada olduğunu bileyim. Elcevap: Gafletin!”
Sabîha Hanımefendi:
-Olsa zerrece aşk odu yakar cümle varlığını… buyruluyor. Bu aşk ateşi ne kudretli ki zerresi bütün bir varlığı yakıyor. Varlık da az şey mi? Onu yakmak için ne kadar kuvvet lâzım…
– “Gönlünde duyduğun o bir anlık cezbe, işte yârin huzûru demektir ve onunla olmak demektir.
Buna, bu cezbeye, iki dünyanın amelleri karşılık olabilir. Bu hal, hayır ve hasenat işlemekle ölçülebilir mi? O cezbe hâliyle nefes alıp vermek visâlin ta kendisidir, bayramdır. Çünkü yâr ile birleşmektir.
Âhiretin cennetleri, ibâdet ve tâatlar ve dünyanın her türlü zevkleri, hep hep ondadır. Ne mutlu o kimseye ki o visâle bu dünyâda kavuştu.”