(….Ben, Mehmed Âkif’i, büyük şâir, büyük vatansever, manzum hikâyeler ve vaazlar yazarı, bilhassa inanmış bir insan olarak her hatırlayışımda, evliyâlar kadar temiz ve lekesiz görebilmenin hazzını duyarım.
İçim rahatlar.
Düşünürüm ki vatan çocuklarına her hareketinin hesâbı verilecek kadar fazîletten ibâret, seciye sâhibi bir örnek göstermek icâb edince, İstanbul semâları kadar açık bir alınla, “İşte Âkif” diyebilmek ne kadar güzeldir.
(…..Âkif öldüğü zaman hükûmet inanılmaz bir aldanışla ona merâsim yapmak istemedi.
Fakat Türk gençliği İstiklâl Marşı şâirini; İstiklâl Marşı’nı kendisine hitâb ederek söylediği, Türk bayrağına sararak ve onu insandan seller hâlinde el üstünde taşıyarak ebedî medfenine götürdü.
Âkif şimdi orada, “pâk-ü dırahşan” yatan aziz nâsiyelerin yanında, ortasındadır.
Nihad Sâmi BANARLI – (27 Aralık 1956 târihindeki konferans metninden)