(Hurafelerle tantanaların vatanı olan doğu dünyâsında, yıldızdan ve yalandan gıdâlanmış dimağlar, nice zamanlar Âkif’i, alelâde bir nazımcı olarak tanıdılar.
Bu ülkenin biraz insaf sâhipleri ise O’nu nihâyet bir şâir yapabildiler.
Ondaki büyük idealisti tanıtacak ruh doktoruna, Doğu’muzun zevkperest edebiyat üstadları arasında rastlamak elbette kaabil olamazdı.
Âkif’de asıl büyük olan idealizminin tahlilini yapacak felsefî düşüncenin henüz hayâta kavuşmadığı bu topraklarda, büyük rûhun sâhibine “softa” diyenler de az değildi.
Çünkü, bin yıllık bir târihin ufukları arkasına sinen Haçlı çocuklarının gerçek sîmâsını bize tanıtan O olmuştu.
Bir nesli bulanık rüyâsından uyandırmak için,
O’nun küremizde ebedî akisler yaratan sesini boğmak gayesiyle ölümünden sonra milliyetçiliğinin karşısına komünistlik, ahlâkçılığının karşısına masonluk cereyanları dikildi.)
Üste aldığımız bu önemli cümlelerin sâhibi merhum Nurettin Topçu Hoca’dır.
Evet, Âkif gibi büyük bir rûha “softa” diyen softalar öyle çoktu ki; vefat ettiği zaman cenâzesine o anlı(!) şanlı(!) devletlû zevat değil, yalnızca milliyetçi üniversite gençliği sâhip çıktı.
Şu sıralar nice alçağa ve hâine nice pâyeler veren devlet ricâlinin kulakları çınlasın!
Ârif Nihat Asya’nın Mehmet Âkif Ersoy için yazdığı şiirler var; her ikisinin rûhuna fâtihâlar göndererek, şu zarif mısra’ları paylaşmak istiyoruz:
Mehmed Âkif Ersoy
Fevziye Abdullah Tansel’e
Şî’rin, bizi yazmıştı hayâtında senin;
Millet, baba kaybetti vefâtında senin;
Hâlâ okuruz, ağlayarak, kendimizi,
Ey ölmemiş Âkif, Safahât’ında senin!
Mehmed Âkif Ersoy
En çok biri söylenir; fakat üç adı var;
Hep kutlu isimler ve güzel ma’nâlar…
Birlikte hesaplanınca, zâten her üçü,
Peygamber’inin doğduğu târih çıkar!
(H.570)
Mehmed Âkif Ersoy ile Safahât
İsterse, “tesâdüf!” desin evlâd, ahfâd;
Ebced’den târih, mücevherse, Nihâd,
Peygamber’inin doğduğu yıldır: “Mehmed
Âkif Ersoy” adıyle birken “Safahât!”
(H.570)