“İrâdenle öl, saadetle yaşa!”
-Ken’an Rifâî Hz.-
Hz. Mevlâna şöyle buyuruyorlar:
‘’Ben aşk derdinden öldüm, bir an için bana nefes et, üfür. Üfür de o mübârek nefesle, ben ölümsüz bir hayâta kavuşayım.’’
‘’Ölümde adâlet ve din ehline bir başka hayat vardır. Ölümden, temiz ruhlara huzur ve sükûn gelir. Ölüm, Hakk’a kavuşmadır, cefâ etmek, kin gütmek değildir. Fakat ölmeyen kimse,
’’öleceğim’’ diye sürekli ölür, durur. En büyük derdi de budur.’’
‘’Eğer senin uğrunda can verirsem sevinerek ölürüm. Senin kölenin kölesi olurum, neş’e ile can veririm…’’
‘’Ben ölürsem, sakın bana ‘’öldü’’ demeyin. Aslında ben ölü idim, dirildim. Beni dost aldı götürdü.’’
‘’Hayat denizinden geçip giden bir gemideki kişi, karşı kıyıdaki kamışlığın yürüyüp geçtiğini sanır. Tıpkı bunun gibi, dünyâdan göçüp gidiyoruz da, sanıyoruz ki bu dünyâ gidiyor.’’
‘’…Ecel günü, aşkı bırakıp da korkudan can derdine düşen, cana bakan gözden bıkmışım, usanmışım.’’
‘’Ecel gelince, can bedenden uçar.Eski kıyâfet gibi bedeni sırtından çıkarıp atar.Böylece topraktan yaratılan teni gene toprağa geri verir de, kendi eski nûrundan bir ten yapar ve ona bürünür.’’
‘’Kuşa,kafesi bırakıp uçmak nasıl hoş,tatlı gelirse, bana da ölmek ve bu yurttan göçmek öyle hoş, öyle tatlı geliyor.’’
‘’Dünyâ aslanı, av ve rızk arar,Allah aslanı hürlük ve ölüm!
Çünkü ölümde yüzlerce hayat görür de varlığını pervâne gibi yakıp yandırır. Ölüm isteği, doğru kişilerin boyunlarına bir halkadır.’’
Şeb-i Arus’un 750’nci yılında Hazret-i Pîr’i minnetle yâd ediyoruz.
Bütün mesele, O ve benzeri zevâtın himmetlerine lâyık olabilecek ahlâkî güzellikleri kazanmaya…Yâni “kulluk” yolundaki gayret vc muhabbetimizde düğümleniyor vesselâm. Cümlenin başına inşaallah!