Bizim Mahalle’de bir “Ajîmânım deyje” vardı.
Hemen karşımızdaki Kurtuluş İlkokulu’nun çikolata renkli hizmetlisi idi. Yâhut, Hızır gibi birisi!
Esmerden esmer ve belli ki ataları arasında bu renkte birisi bulunan; fakat sâdece derisi siyah, gönlü ve dolayısıyla içi ise bembeyaz, bir güzel insandı.
Kardeşim Mustafa’yı zaman zaman kıskanan ben; onun dünyâya gelişiyle evdeki hükümranlığımın artık azaldığını fark ederek, bâzı günler huzursuzlaşırmışım.
İşte böyle zamanlarda, annem beni doğruca okula; Azime Hanım Teyze’nin himâyesine terk edermiş.
Kocası vefat ettiği ve ikisi kız,üç çocukla kalıp; maddî-mânevî pek çok sıkıntıya tek başına göğüs geren bu kadın, beni oyalamak için nelere katlanmazdı ki..
İki katlı, kocaman okulun bütün temizliği onun… Sınıfların, öğretmenler odasının, Başöğretmen odasının sobalarına kömür atmak; küllerini almak onun… Tuvaletleri temizlemek gene onun günlük işlerindendi. Kan ter içinde ve kim bilir hangi şahsî derdiyle baş başayken, bembeyaz dişlerini gösterecek tarzdaki içten gülen tebessümüyle, meselâ:
“–Tekin! Hadi ikinci sınıfın kömürünü de atalım..”
Der ve onun peşi sıra yürürken:
“—Peti Ajîmânım deyje!” cevâbını verirmişim.
Yâhut evimizde, durup dururken:”Ben, halamın ninesine gideceğim” desem; akla, hemen Azîmânım teyze gelir ve annem beni ona teslim edermiş. O da beni sırtına aldığı gibi, ver elini şehrin öbür ucu!
Böyle durumlarda, ona müracaat edilmesi boşuna değil. Kadıncağız, onca yolu ne olsa her gün bir boy gidip geliyor. Zîra, Baş Öğretmen Mehmet Akman’ın evi, Kobakdibi’nde. Yâni, sonraki adıyla Cemâlettin Mahallesi’ndeydi.
Benim:”halamın ninesine” gitme arzum da kuru bir kapris değil. O evde, koca bir kese kâğıdı dolusu “Şamşekeri” ve zengin ilgi bulacağımı iyi biliyordum.
Amca dediğim halamın dâmâdına bütün Kütahya’lılar “Zümbül Osman” derlerdi. Şoförlerin ustası, gariplerin babası; öyle bir insandı ki,”vermek”te üstüne yoktu. Eli açık biriydi ve beni nerede görürse görsün, elime kocaman bir paket ve mutlaka para tutuştururdu.
Siz de bir çocuk olarak böyle bir adama rastlamak için can atmaz da ne yaparsınız?
Ben, hep, can atmışımdır. Hem, öyle zamanlar vardır ki; O’na rastlamak için aklıma gelen her çâreye baş vurmuş fakat bu isteğim gerçekleşmemişse, büyük hayâl kırıklığı yaşamışımdır.
Sâdece bana veyâ çocuklara karşı değil;”Usta, ihtiyâcım var!” diyen herkese,cebindeki mevcut parayı, yâhut arabasının yedek lâstiğini.. veyâ sırtındaki elbiseyi derhâl ve defâlarca vermiş birisiydi. Cömertlerden bir cömertti.
İşte bu ve diğer sebepler,”Halamgile” gitmeyi hep câzip kılmıştır. Bu gidiş ve gelişlerde omzunda gezdiğim “Ajîmânım Deyje”ye de rahmet diliyorum.”Halanın Ninesi” dediğim, gerçek halama da.
Çünkü, rahmetli Babaannemi hiç görmediğim için; babamın ablasına Nine, onun kızına ise hala demişimdir.