-Hakk’a vâsıl olmanın yolu nedir, diye soruldukta nefsini bırak da gel…cevâbı verilmişti. Nefis nasıl bırakılır? Bu uzun bir iş, kestirmesi nedir, Efendim?
-“Allâh’ın emrettiği vechile istikâmet üzere yürü. Bunun ışığı ve şûlesi ie aşktır.
İstikâmet üzere yürümek demek, kötü ahlaktan sıyrılıp yerine iyi huylar getirmek ve nefsinin tamâmıyla âciz olduğunı idrak edip, ancak mevcut olanın Allah olduğunu bilmektir. Yâni lâ ilâhe illallah Muhammed Resûllullah demek lâzımdır. Amma sâde söz ile değil, kendinin mevcûdatın Hak’tan ibâret olduğunu bilip muâmeleni de ona göre yapmaktır. (Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler, syf. 586)
- Belâ ve cefâya sabır ve tahammül et, tâ ki hazîneye eresin, buyuruluyor. Belâ ve cefâya sabrederken elem duymamak nasıl kabil olur?
- “Şimdi sana desem ki: Seniye, kızım… Kosova’da Şar Dağı denen, Balkanların en yüksek dağlarından biri vardır. Amma oraya gidişte zorluklar tehlikeler, hattâ hesapta çok defa kar fırtınalarına tutulup ölmek bile vardır. Amma o tehlikelerden korunmak için şu tedbirleri alırsan dağa çıkabilirsin. Çıktığında da zirvede bir yer vardır orayı kazarsan gömülü olan, bahâ biçilmez mücevher hazînesini alabilirsin.
Bu haberi, sözüne inandığın bir kimse söylerse o hazîneye mâlik olmak için Kosova’ya gitmekten ve çekeceğin meşakkatten elem duyar mısın? Her ne kadar zorluklara katlansan da eline geçecek o muhteşem varlık, bu çektiklerini unutturur.
Allah’ın verdiği zorluk ve cefâların altında da nice mânevi kazançlar ve hazîneler vardır. Bunu böyle bilince, bu güçlüklere bu elemlere seve seve katlanmak icap etmez mi?” (Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler)