[ 1490 – 1580 ]
Tarihimizde bazı olgun şahsiyetler vardır ki, yazdıkları eserlerden çok, yetiştirdikleri kimseler ve devirlerindeki etkileriyle meşhurdurlar. İşte Üftade Hazretleri onlardan biridir. Asıl adı Mehmet Muhyiddin’ dir. Manyas’tan gelip Bursa’ da yerleşmiş bir ailenin çocuğudur. 1490 yılında doğmuştur.
Menkıbelerin mantığı, büyük insanların hayatlarını ta doğum öncesine götürür. Rivayete göre Üftade dünyaya geldiği zaman, annesi rüyasında oğlunu süt deryasına dalıp çıkarken görmüştür. İslam inanışında süt kutsal bir maddedir. Cennetteki nehirlerden biri süt nehridir. İnanışa göre Peygamberimiz (s.a.v.) Miraç’ta kendisine sunulan içecek maddeleri arasında sütü tercih etmiştir. Annenin bu rüyasını, baba, “inşallah oğlumuz alim ve kamil olacaktır” şeklinde yorumlamıştır.
Üftade çocukluğunda bir süre ipekçilikle meşgul olmuşsa da, daha sonra tahsıle ve tasavvufi hayata yönelmiştir. Güzel sesli olduğundan, zaman zaman müezzinlik yapmıştır. Bununla alakalı ve “Üftâde” lakâbını almasının sebebine dair şöyle bir menkıbe anlatılır:
Kendisi, gayet güzel sesli olduğu için çeşitli camilerde ezan okurmuş. Onun ezan okuyuşu adeta halkı büyüler, cemaat sırf onu dinlemek için toplanırmış. Sonra devamlı müezzinlik yapması için belli bir maaş ödenmeye başlanmış. Hemen ardından, bir gece rüyasında, “Mertebeden Üftade oldun (düştün)!” denilmiş, o da bu olaydan sonra, o maaşı kabul etmemiş ve bir hatıra olarak “Üftade” mahlasını kullanmaya başlamış. Bu kelimenin sözlük anlamı “düşmüş, düşkün, çaresiz” demektir. Üftade, bir alçak gönüllülük belirtisi olarak bu ismi kullanmaya devam etmiştir.
Üftade’nin manevı eğitimdeki üstadı, Hacı Bayram Veli’ nın halifelerinden Şeyh Hızır Dede’dir. Onun sayesinde tasavvuf yolunun sırlarını öğrenmiş ve rüya tabiri ilmine aşina olmuştur. Şeyhinin vefatından sonra bir süre yalnızlığa çekilmiştir. Ayrıca Endülüs’lü büyük mutasavvıf Muhyiddin Arabî’nin ruhaniyetinden istifade etmiştir.
Manevı sahadaki arayışları hiç bitmemişçesine şöyle seslenir:
Ey hakikat erenleri
Dost ilinin rehberleri
Taliplerin serverleri
Dosttan haber verin bana.
Düştü yüreğime firak
Dostumdan olmuşum ırak
İstemezem her dem yarağ
Dosttan haber verin bana.
Hicran içinde kalmışım
Derd ü gam ile dolmuşum
Çok arsalara dalmışım
Dosttan haber verin bana.
Varıp visaline erem
Anda cemalini görem
Sıdk ile yolunu bulam
Dosttan haber verin bana.
Miskin fakir Üflade yi
İçi dışı pür yareyi
Esirgegör biçareyi
Dosttan haber verin bana.
Üftade Bursa’ da Ulu Cami ve Emir Sultan Camilerinde vaazlar vermiş ve 1580 yılinda vefat etmiştir. Türbesi, kendi adıyla anılan caminin yanındadır.
Daha çok cezbeli bir yapıya sahip olan ve halk arasında şöhreti büyük olan Üftade’ nin en önemli bağlılarından birisi Aziz Mahmud Hüdayi’dir. Hüdayi, alim bir zat olup o sıra; da Osmanlı protokolünde önemli bir mevki olan Bursa kadılığı yapmaktadır. Bu mevkıdeki bir din ve hukuk adamının tasavvufa yönelme olayı hayli ilginçtir. Bununla ilgili olarak şöyle bir menkıbe anlatılır:
Hacca gitmeyi çok arzu edip de bir türlü başaramayan bir adamcağız vardır. Bu yüzden karısıyla kavgalıdır, neredeyse ayrılma noktasına gelmişlerdir. Bir çare bulunur mu diye Üftade’ye gelir. Kurban bayramına yaklaşı1mlştlr. Üftade adamı, gönül gözü açık ve tasarruf ehli birisi olan Eskici Mehmet Dede’ye gönderir.
Mehmet Dede adama “gir içeri” diyerek dükkanına alır ve bas ayağıma deyip tayy-i mekan yoluyla Hicaz’a gönderir. Adam orada Bursa hacılarıyla buluşur ve hac görevini yerine getirir. Dönüşte hediyelerle evine giren adama karısı inanmak istemez. O günün şartlarında en az altı ay sürecek bir yolculuğun 15 güne sığması mümkün değil, der. Sonunda iş mahkemeye düşer; dava, Bursa kadısı Aziz Mahmud’ un önüne gelir. Kadı, hacıların dönmesini bekler, onlar adamı hacda gördüklerine dair şahitlik ederler. Böylece karı koca barışırlar.
Fakat olay Aziz Mahmud’ u çok etkilemiştir. Sonunda adam vasıtasıyla Uftade’ye ulaşır; makamını bırakarak ona mürid olur.
Üftade’nin bir Divan’ı vardır. İşte bir
örnek:
Görmez isem cemalini
Güzel adın işideyim
Ermez isem visaline
Güzel adın işideyim.
Bir gün görem cemalini
Seyreyleyem kemalini
Kesbeyleyem visalini
Güzel adın işideyim.
Güzel adın rehber bize
Aşkın dahi server bize
Cümle adın ezber bize
Güzel adın işideyim.
Ne dilde kim ola zikrin
Erişe gönüle fikrin
Ede daim senin şükrün
Güzel adın işideyim.
Gönül bulur cilasını
Dahi Hakk’ın rızasını
Cemalinin safasını
Güzel adın işideyim.
Üftade’nin budur yolu
Hak yoluna dedik beli
Zikreyleye daim dili
Güzel adın işideyim.
——————————————-
(*)Prof.Dr.Mehmet DEMİRCİ, Gönül Dünyâmızı Aydınlatanlar, Mavi Yayıncılık-2005 İst.