13. Sadrâzam Mahmud Nedim Paşa’nın hattâ şeyhülislâm’ın Rus politikasına sonsuz güvenleri, halkı çileden çıkarmış bulunurken, işte bu fırsatı kaçırmayan medreseliler ilk aksülâmeli gösterdiler.
Vaziyetin ciddiyeti pâdişâha,
mahmud Nedim Paşa’yı sadâretten alarak yerine Mütercim Rüştü Paşa’yı; meşihata da Hasan Hayrullah Efendi’yi getirmişti. Hüseyin Avni Paşa seraskerliğe, Midhat Paşa da Vükelâ Meclisi’ne gelerek umûmî efkâr tatmîn ve teskîn olmuştu.
Fakat, devlet adamları arasında yapılan bu değişme, pâdişâhı tahtından almak isteyen kimselerin bir araya gelmiş olmaları sûretiyle kuvvet ve kolaylık kazanmaları demekti.
Jön Türk ideali Midhat Paşa’nın şahsında ifâdeleniyor,
Rüştü Paşa ile, kararın tatbîkatında rol alacak asker ve ulemâdan birkaç kişi ise, hal keyfiyetinin memleket için lüzumlu olduğuna inandırılmış bulunuyordu.
Hüseyin Avni Paşa’ya gelince, Âtıf Bey’in ”Hâtıra”da dediği gibi: ”Avni Paşa’nın maksadı, menfaat-ı şahsiyesi olup, din ve devlet değildi.” Cevdet Paşa’nın ise, korkunç ve bedhuy bir adam olduğunu söylediği Avni Paşa, memleket için bir felâket adamdı.
Jön Türk kalkanı arkasında savaşan Siyon gayreti,
baştankara giden devlet gemisine nihâyet istediği rotayı çizmiş bulunuyordu. El ele veren Midhat Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Rüştü Paşa üçlüsü meydana gelerek, Sultan Abdülazîz’i hal’etmek ve yerine Velîahd Murad Efendi’yi getirmek ihtirâsı artık kuvveden fiile çıkmak safhasına girmişti.
Son asır Osmanlı târihinin şematik çatısı tahlil ve tefsir edilirken, Sultan Abdülazîz’in saltanatını, Murad Efendi lehine bir askerî darbe ile yıkacak olan bu hareketi, Siyonizmin bir zaferi olarak isimlendirmek îcâb edecektir.
Saltanat değişmesini meşrû göstermeğe çalışan sebepler arasında ısrarla öne sürülen israf ve idâresizlik, ne tek ne de gerçek sebepti:
Şu bir hakîkattir ki amcasının açık elini gölgede bırakan israf,
Velîahd Murad Efendi’nin müsrifliği idi ki bunu, israf görmek değil, marazî bir bozukluk olarak damgalamak gerekti.
Hal sebepleri arasında aklî muvâzenesizliği de ileri sürülen Sultan Abdülazîz, bunun bir isnad olduğunu, gerek hal’ini müteakip yeni pâdişâha yazdığı mektupla gerek sarfettiği sözleri ve tavırları ile deisbât etmiştir.
Ne çâre ki daha tahta adımını atarken cinnet alâmeti gösteren Murad Efendi, bir akıl hastası olmak çilesini sonuna kadar çekecekti.
Pâdişâh’ı devirmeğe karar veren gizli kuvvet için mühim olan,
bahânenin meşrû olup olmaması değil, Osmanlı tahtına Murad Efendi’nin getirilmesi idi.
Şahsî sebeplerden dolayı Sultan Azîz’den alınacak intikamı olan Hüseyin Avni Paşa, bu işte gönüllü olarak hizmet etmez de kim ederdi?
Diğer tarafta da Midhat Paşa’nın etrafında birleşen Yeni Osmanlılar kliği ile devlet ricâli, baş başa verip hal hâdisesini hazırlamağa başladılar.
Bu arada velîahd ile husûsî doktoru Kapolyon vâsıtasiyle temas te’min ediliyor ve Murad Efendi müzâkere safahâtından günü gününe haberdâr ediliyordu.
Ne tuhaf ki,
düşüncede olsun idârede olsun, vatanın selâmetine mâtuf hiç bir harekette anlaşıp kafa ve işbirliğine varamayan muhâfazakâr ricâl ile, inkılâpçı zümre, memleketin ikbâl ve istikbâli için karanlık görünen bir kararda kolaylıkla iş birliğine varmış bulunuyorlardı.
Böylece de kuvveden fiile çıkardıkları kararlarının neticesinde Sultan Abdülazîz tahttan alınarak, türlü hakaret, tazyik, istihzâ ve yüz kızartıcı muâmelelere mâruz bırakılarak, Topkapı Sarayı’na gönderildi. Velîahd da Beşinci Sultan Murad nâmiyle Osmanlı tahtına oturdu.
Sâmiha AYVERDİ TÜRK TÂRİHİNDE OSMANLI ASIRLARI, Cilt:2