31 MAYIS
*Sevgi tohumunu ekmeyen, güzellik bahçesinden bir gül bile devşirmeyen kişi, yel uğradığında lâle gözleyen kişiye benzer.
* Ezelden beri Pîr-i Mugân’ın halkası kulağımda; O’nun kuluyum! Ezel’de nasılsam yine öyleyim, ebede kadar da bu, böyle gidecek!
*Feyzi kabul etmek için temiz bir yaradılış gerek. Yoksa her yer taş, her toprak inci ve mercan olmaz!
–Hâfız Şirâzî–
—————————————————————————————————
27 MAYIS
(Sâlik, sülûkunda ve murâkabesinde ilerledikçe, kendisinin bir ayna olduğunu ve bilcümle mevcûdâtın da kezâ bir ayna olup onlardan görünen sıfatın Cenâb-ı Hak’tan olduğunu ve fakat görünenin rengine ve kaabiliyetine göre zuhur ettiğini anlar, meselâ müstesnâ bir güzelin etrâfındaki cilâlı, paslı, kırık siyah, beyaz, yeşil aynalar, onu kendi kaabiliyetlerine göre aksettirirler. Kezâ, suyun konduğu kabın rengini alması gibi kırmızı, yeşil bardaklara konmuş su gibi, rengârenk ve çeşit çeşit belirir.
Demek oluyor ki aslî hakikat birdir, tektir ve fakat mazharların yâni sûretlerin kaabiliyet, istidat, şekil ve rengine göre çok çeşitli olur.)
–Hz. Ken’an Rifâî–
——————————————————————————————————
24 MAYIS
(…İnsanlık demek bir bakıma akıl demektir, yâni insanlığını, dünyâya gelişinin ve gidişinin mânâsını bulan akıl demek. Hani Sokrat’ın bir diyaloğu vardır; Etrâfındakilere sorar:
–Âkil bir ruh mu, yoksa akılsız bir ruh mu istersiniz?
–Âkil ruh isteriz, derler.
–O halde niçin aramıyorsunuz? diye sorunca:
—Ona mâlikiz de onun için! derler.
Sokrat son olarak:–Şu halde aranızda bu keşmekeşler, bu nizâlar nedir? Der…)
–Hz. Ken’an Rifâî–
——————————————————————————————————
20 MAYIS
(… bugün kütleyi beşerî ve nefsânî zaaflarından arınmış bir insan anlayışına dâvet etmeyi neden düşünmüyoruz?
…Bir memleket için, en büyük tehlikenin kutuplara bölünmek olduğu nasıl inkâr edilebilir?
Gereken yekpâreliği ise ancak müşterek mânevî değerler kurar ki, bu köprü olmadıkça, ne fertten ferde ne de kütlelerden kütlelere birlik ve âsâyiş meydana gelebilir. Türk dinamizmi, İslâm’ın insânî ve mânevî değerleri ile nikâhlanınca, ortaya öyle müstesnâ bir hayat anlayışı çıkmıştır ki bu terkîbi yoğurup ondan inşâ ettiği devlet nizam ve adâletinin ölçüsünü zaafa uğratacak bakterilerin hücumuna karşı bir müdâfaa çâremiz olduğunu unutmuş bulunuyoruz. Ama bugün gene de karşı koyacak bir derûnî cevherimiz mevcut. Yeter ki şahıs ve zümre menfaatlerinin bu kirli ve pis hırslarının mahkûmu olmaktan kurtulmayı bilelim.)
–Sâmiha AYVERDİ–
——————————————————————————————————
17 MAYIS
Dediler: Cehennemde odun bulunmaz
Yolcu yakacağını kendi götürür
Anladım ki Cennete giden de buradan
Gülünü zambağını kendi götürür
–Arif Nihat Asya—
—————————————————————————————————-
*
13 MAYIS
(…herkes lâyık olduğunu bulur; kimseye istihkakından başka bir nasib yoktur.)
–Sâmiha AYVERDİ–
——————————————————————————————————
10 MAYIS
(..Mürşit, bir şahıs değil cemiyeti yaşatan hassa ve fazîletlerin müşahhas timsalidir. Onda “Cüz-i kül” düsturunu idrâk ederek onu incitmenin kendimizi tahrip, ona itaatsizlik etmenin kendi hayrımızı ayak altına almak olduğunu anlarız. Mürşit, kapıyı çekince bizi yalnız bırakan annemiz, mektep paydos olunca bizi koyuveren öğretmenimiz gibi değildir. Mürşit dâima hâzır ve nâzırdır; şuurda, tahteşşuurda ve daha da derinlerde onu gedikli, mihman taşırız. Biz uyanık halde iken onun gözleri üzerimizdedir. Her sözümüze kulak şâhidi olur, geceleri rüyâlarımızın ve rüyâsız uykularımızın arka plânında o ebedî müşâhit yer almıştır…)
–Safiye EROL–
————————————————————————————————-
6 MAYIS
(Ne garib… Testiniz var, fakat maksûd suyundan haberiniz yok. Aklınız başınıza gelip: Eyvah maksûd nerede? Dediğiniz zaman da testiniz kırılmış bulunacak!..)
–Sâmiha AYVERDİ–
—————————————————————————————————
3 MAYIS
Nân için medh eyleme nâdânı nâdanlık budur
Hayber-i nefsin helâk et şâh-ı merdânlık budur
(Bir lokma ekmek için karşındaki nâdânı methetme! Çünkü asıl nâdanlık budur. Elinden geliyorsa Hayber Kalesi gibi güçlü olan nefsini yerle bir et. İşte asıl mertlik ve kahramanlık budur.)
—Seyyid Seyfullah Kasım Efendi (ö.1601)–
——————————————————————————————————