(…İnsanoğlunun, eteğine takılan servet, şöhret, debdebe ve haşmet dikenlerinden kurtulup, bu kapıya kapılanması güçtü. Zîra oradan içeri adım atmanın şartları vardı. Gerçi bu kapıya âlim, câhil, kâfir, mü’min, günahlı, günahsız her isteyen girebilirdi. Fakat girdikten sonra, cehlini satıp bilgi almaya, günahını verip sevap kazanmaya, derdini atıp derman bulmaya zorlanırdı. Bu alış verişe girmek için de, kibirden gururdan yalandan riyadan geçmek, hak ve adâlet ölçüsünden dışarı çıkmamak lâzımdı.Esâsen bu kapıya, Hak Kapısı diyorlardı…Bu kapının âdeti almak değil, vermekti; bâr olmak değil, yâr olmaktı.)
–Sâmiha AYVERDİ–
——————————————————————————————————