Pazartesi, Eylül 16, 2024
Ana SayfaTarihEsir Bir Türk Subayının Türkistan Hâtıraları-1

Esir Bir Türk Subayının Türkistan Hâtıraları-1

NE OLMUŞTU?

Evet, aşağıda okuyacağınız (Ruslar’a Esir Düşmüş Bir Türk Subayı’na âit) hâtıraların yazılmasına, binlerce ve binlerce şehit vermemize; bir o kadar da yetim, dul, aç sefil kalan Türk insanımıza mâl olan… Koskoca vatan coğrafyasını kaybetmemizin sebebi ne idi?

Birinci Cihan Harbi!

Ne olmuştu da çıkmıştı bu acılı, kanlı savaş? Türk’ü bu hâllere düşüren hangi bahtsız, hangi sahte kahramanlardı ve hangi -güyâ- devlet adamlarıydı?

Kısaca özetleyelim:

(…Alman erkân-ı harbiyesi/genel kurmayı, bir taraftan Türkler’in harbe girmeleri için lâzım gelen faâliyeti gösterirken, Marne Meydan Muhârebesi’yle harbin uzayacağını anlayınca da, şu teklifte bulundular;

Süveyş-Aden yolunu kesmek; Kafkasya’ya ve Ruslar’a taarruz ederek Rus kuvvetlerinin yükünü Alman ordusunun üstünden hafifletmek ve nihâyet Müslüman müstemlekeleri/sömürgeleri altındaki Müslümanları/ tahrik için Cihâd-ı Mukaddes/Kutsal savaş îlân etmek.

Almanlar bütün bunlara mukabil de/karşılık olarak, kapitülasyonların derhal ilgâsını/yok sayılmasını kabul etmeyi; Türk-İslâm ittihâdı/birliği emellerini desteklemeyi kabul ediyorlardı.

Dünya iktisâdî hayâtında bir eşi daha bulunmayan kapitülasyon esâreti, gerçi kırılması farz olan bir demir çemberdi. Öyle bir çember ki, bir efendi millet gurur ve îtiyâdı/alışkanlığı ile, bezirgânlıktan/tüccarlıktan hiç hoşlanmayan Türkler’in bol keseden yabancı devletlere

tanıdıkları bu imtiyazlar/hak ve üstünlükler, zamân olmuştu ki, memleket ölçüsünden, ine ine şahıslara kadar düşerek, her konağın her sarayın mâlî işlerine varıncaya kadar pençesini geçirmişti.

Demek ki bu korkunç esâret zinciri artık kırılıyordu.

Fakat iktisâdî ve ticârî maksadı kadar siyâsî hüviyeti/özelliği de olan bu imtiyazların lâğvı/ortadan kaldırılması karârını, bu karârı veren ve müşterek/ortak düşmana karşı berâberce kan dökeceğimiz Almanya-Avusturya, Macaristan bile tanımıyacaktı.

Ve yine ne yazık ki bu Cihan Harbi’nden mağlûp çıkacak imparatorluk, kapitülasyonlara rahmet okutacak bir siyâsî esârete girecekti.

Nihâyet, Birinci Teşrîn/Ekim 1914’de kapitülasyonlar ilga/yürürlükten kaldırılmak -yok sayılmak- edildi ve gene şenlikler, bayramlar yapıldı. Almanlar’dan istenen para da alındı.

Sonra Alman Souchon Karadeniz’e açılıp Rus limanlarını bombaladı, bir Rus topçekerini batırdı. Sebep de, Ruslar’ın otuz bin çuval un’u müsâdere etmesi/çuvallara el koyması ve İngilizler’in Hicaz’a giden postamıza el koyması idi.

Said Halim Paşa’nın, bütün mes’ûliyeti/sorumluluğu Amiral Souchon’a yüklemesine rağmen Rusya, sefirini geri çekti. Bunu, İngiltere ve Fransa’nın aynı harekete uymaları tâkip etti. Harbe taraftar olmayan Câvid Bey’le üç arkadaşı kabineden/Hükûmetten istifâ ettiler.

3 İkinci Teşrinde/3 Kasım’da İngiliz donanması Çanakkale’ye yetmiş altı bomba attı. Ve bu sûretle de Osmanlı İmparatorluğu Enver, Talât ve Cemâl Paşalar’ın istekleri gereğince, Birinci Cihan Harbi’ne fiîlen girmiş oldu.)(*)

(*)Sâmiha AYVERDİ-Türk Târihinde Osmanlı Asırları, Cilt 3, Sayfa 154-155, Damla Yayınevi, İst.1976.


Yazan: Süleyman Tevfik Harputlu

(1912 yılında Harbiye Mektebi’nden mezun olan Süleyman Tevfik Harputlu (Oturanların ortasındaki zât), 1. Dünya Savaşı’nın acılarını paylaşmış, çilesini çekmiş yüz binlerce Türk’ten biridir. Süleyman Tevfik, önce Rumeli’de bulunmuş, Balkan Savaşı’na katılmıştır.

Süleyman Tevfik Harputlu (Oturanların ortasındaki zât), 1. Dünya Savaşı’nın acılarını paylaşmış, çilesini çekmiş yüz binlerce Türk’ten biridir.

8 Ağustos 1914’de Sivas’taki 88. Alay’ın 1. Tabur Komutan Yardımcılığına getirilmiş ve aynı yıl Ruslar’a karşı savaşmaya başlamıştır. Süleyman Tevfik’in Hâtıra Defteri’nin baş kısmında şu satırlar vardır:

23 Ocak 1915

Umûmî Taarruzda yaptığımız çevirmenin muvaffak olması üzerine, Oltu kasabasını Ruslar’dan zaptettik.

30 Ocak 1915

Tiflis’e doğru kaçan Rus ordusunun önünü kesip, imhâ etmek için meşhur Allâhuekber Dağı’nı aşarken, ordumuzun mühim bir kısmı soğuktan donduğu için, Sarıkamış taarruzu muvaffak olamadı. Ric’at ettik.

Daha sonra Bölük Komutanlığı’na getirilen Süleyman Tevfik Harputlu, 1915 Nisan’ında Tortum çevresinde savaşırken Ruslar’a esir düşer.


İşte bu zâtın Rusya’daki esâret hayâtına âit hâtırattan bölümler:

Birinci Dünya Harbi’nde, Rus Orduları Mazurya bataklıkları önünde büyük bir hezimete uğramıştı.

Alman Orduları Kumandanı General Makenzen, 300.000 Rus askerini esir almıştı. Cepheden gelen yaralı askerlerle, Rusya dâhilindeki hastahâneler hıncahınç dolmuştu.

Gıdâ maddeleri son derece pahalanmış olduğundan, bize verilen para ile gıdâmızı temin etmek mümkün değildi. Tasfiye edilmemiş ayçiçeği yağında kızartılmış patates yemekten bıkmış, usanmış, “Çorni Hlep” dedikleri siyah çavdar ekmeğini artık yiyemez olmuştuk.

Yanıbaşımızda, müttefikimiz Alman ve Avusturya esirleri,

memleketlerinden mektuplar alıyorlardı. Kızılhaç vâsıtasıyla para, giyim eşyâsı, yiyecek yardımı görüyorlardı. Biz Türkler, ne memleketimizden bir haber ve ne de âilelerimizden bir mektup alabiliyorduk. Dünyâda olup bitenlerden haberimiz yoktu.

Erzincan’da bulunan âileme Kızılhaç vâsıtasıyla mektuplar yazmıştım. Altı ay sonra, İsveç Kızılhaçı’ndan aldığım yazıda, “İstanbul Kızılay’ı vâsıtasiyle alınan mâlûmata göre, âileniz sıhhattedir ve selâmları var”, deniliyordu.

Hâlbuki bu mâlûmat uydurma idi ve beni tatmin etmedi.

Nitekim Türkiye’ye geldikten sonra öğrendim ki, o târihlerde Erzincan sukut etmiş/şehir düşman eline düşmüş ve ahâlisi Sivas’a hicret/göç etmiş bulunuyordu. Âilem de bunlar meyânında/arasında idi.

Bu şartlar altında Rusya’nın kuzeyinde, Beyaz Deniz’e yakın Vetluga Esirler Kampı’nda hakikaten dünyâda olup bitenlerden habersiz yaşamakta iken 1917 senesinin Ağustos’unda, dört arkadaş, Yüzbaşı Ali Rızâ, Birinci Mülâzım Münir Paşabahçe, İhtiyat Mülâzım/Yedek Subay Bosnalı Sâlih Kesri ve ben, kaçmaya karar vermiştik.

Her türlü tehlike karşısında birbirimizi terk etmeyeceğimize and içtik.

Bu karârımızı, Dom Lebidof’ta bulunan arkadaşlarımıza açtık. Onlar da, bizlere, teşebbüsümüzde muvaffak olmaklığımız için yardımda bulunacaklarını vaad ettiler.

Firar hazırlıklarına başladık.

Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!