Günlerden 7 Temmuz 2025… Mânevî huzurlarında bulunduğumuz Ken’an Rifâî Hazretleri, 75 yıl önce bugün, Beka âlemine göçmüşlerdi. Kendilerini minnet ve şükranla yâd ederken, O’nun vekîli ve vârisi Sâmiha Annemiz’in mübârek ağzından şu îkaz ve suallere muhatap oluyoruz:
(…Dilinizde lâ ilâhe illallah, Allah’tan başka ilâh yoktur, bu dilinizde. Ama kalbinize birçok değer verdiğinizi koyuyorsunuz, dün konuştuğumuz gibi. O zaman kalbinizde ya para, ilâhınız; ya şöhret, ilâhınız ya ikbâl ya devlet ya evlât ya kâh mal yâhut da bir mânevî rütbe ilâhınız oluyor. Gene esas gāye, yâni cemâlullah elden gidiyor. Şu halde esas gāyeniz, esas hedefiniz Allah’ın cemâli olsun. Siz cemal yolcusu olarak dâima eğrinin, doğrunun Sırat’ında olun. Onda müstakim olun.“Festeküm kemâ emirte –esteuzubillah– festeküm kemâ emirte” emrolunduğu gibi hareket et. Ve Resûlullah Efendimiz’e bu söylendiği zaman “Aman benim sakalıma kır düşürdü” buyurmuşlardı. Bu Sırat’ta müstakim olabilmek ve düşmeden yürümek, sürçmeden yürümek için Hazret-i Pîr bizi îkaz ediyor. Niyetiniz ihlâs, doğruluk üzere olsun, içiniz bozuk olmasın. ‘Lâ ilâhe illallah’ diyen dillerinizde de kalbinizde de Allah’ı en üst, her şeyin fevkinde tutun ve Hakk’ın istediklerine riâyet edin, yap dediklerini dinleyin ama yapma dediklerine, katiyen, onlara yanaşmayın.
Yap dedikleri ve yapma dedikleri diye ikiye ayırıyoruz. Evvela birlik ve beraberlik, her şeyden evvel. Birbirimize herhangi bir şekilde darılmamak, küsmemek, demin de söylediğimiz gibi kusûrunu görmemeye çalışmak. Ama o kusur, farzedelim, şirke âit yâhut prensibe âit bir şey ise elbette uzak duracaksınız o zaman. Sizin mukaddesâtınıza küfretmiş yâhut da aykırı hareket etmiş, o zaman elbette uzak durmak lâzım. Ama alelâde kusurlarda hoş görmek şart. Sen pırasa seviyorsan, ben de lahana seviyorum. Bunun için takışalım mı? Kendine istediğin iyiliği başkasına istemek, cömert davranmak. Bir gün huzurda birisi hasislikten bahsediyordu da Ken’an Rifâî Hazretleri buyurdular ki: “hasislik nedir, biliyor musunuz? Nefsin kötülüklerini harcamamaktır hasislik.“
Bugüne kadar İslâm, tefrikadan ve ayrılıktan çok zarar görmüştür. Ayrı ayrı mezhepler türemiş, ayrı ayrı kollar meydana gelmiş. Sen şöylesin, ben böyleyim. Mütemâdiyen birbirini çekmiş, çekiştirmiş. Bu da neden? Menfaatten ve taassuptan ileri gelir. Taassup da bir menfaat çünkü. Binâenaleyh, hiç olmazsa bizler, yâni Efendi’nin evlâtları ki bir devir açan insanlarsınız siz, bu devrin içindesiniz. Farkında ve şuurunda olun ki, mes’ûliyetiniz çok büyük. Hepimizin çok büyük ve yalnız “eh çok şükür ben şunu öğrendim, şunu yapıyorum yâhut yapmıyorum” demek kâfi değil. Başkalarına da tesir edip, iyi yola çekmeye , tatlılıkla, güzellikle hakîkati göstererek. Ama siz gösterirseniz de o anlamaz. İşte bu iyidir, bu kötüdür, sen seç. Bak, iyinin netîcesi şuraya gidiyor, kötünün netîcesi de buraya varıyor diye gösterdikten sonra sözünüzü anlatamazsanız, artık mesul değilsiniz. Ama onun dışında hepimiz mesûlüz. Elimizde o imkân var. Diyecek-siniz ki; ben ne yapabilirim oturduğum yerde? Ev kadınıyım yâhut da bir meslek adamıyım. Hayır, değil. Herkes her yerde, her yerde başkasına karşı faydalı olabilir. İnsanlara faydalı olmak kadar büyük ibâdet yok!..)
Himmet niyazıyla…
(8 Temmuz 1979)