Kafes

0
287

Nâdîde ile Fazlı küçüktüler. İkisine de eş, küçücük birer oyuncak kafes aldım. Bu pembe ve çok şirin ka­fesin, tüneğinde sallanan bir de renkli papağan vardı.

Mürşîdimin bize teşrîfleri vâki olduğu bir gün ba­na:

—”Biz, canlı bile olmasa, hiç bir mahlûku haps et­mek istemeyiz. Kafesten papağanı çıkar ve çocukla­rın ellerine öyle ver!” buyurdular.

Kafes kapısızdı. Elime bir yün tığı alarak, tüneği ile berâber her iki kafesin kuşunu da çekip, örseleme­den çıkardım.

Ya biz insanlar, beden kafesimizin içinde mah­bûs tuttuğumuz rûhumuz kuşunu neden âzâd etmi­yoruz? Bu ilâhî emânet, bir oyuncak kuştan da mı değersizdir ki, kinlerimizi yalan, riyâ, fesat fitne ka­fesinden, iyilikler, sevgiler ve güzellikler dünyâsına uğurlamayı düşünmüyoruz?

Hele, bir Hak elçisi kerem edip de: “Çıkar onu!” dediği halde, duymazlıktan gelmemiz ne azîm hatâ, ne affa sığmaz günâh!