Sultan Mehmed Reşat 1909’da tahta çıktığı zaman, Bâb-ı âlî tarafından Baş Mâbeyinci olarak Lütfi Simâvî ve Baş Kâtip olarak da Uşâkîzâde Hâlit Ziyâ Beğler tâyin edilmişlerdi.
Her ikisi de olgun insanlardı, üç buçuk yıl memuriyette arkadaşlık yapmışlar, aslâ kavga gürültü etmemişlerdi. Bu âhenk, Pâdişahın bile dikkatini çekmişti.
Bir gün, Sultan reşat her ikisine de hitapla:
“—Baş kâkip ile Baş Mâbeyinci’nin aralarının açık olması, saraylarımızın an’anelerindendir. Siz, hakikaten istisnâ teşkil ediyorsunuz.“
Diye iltifatta bulunmuştu. Hâlit Ziyâ Beğ:
“—Efendimiz, Baş Mâbeyinci kulunuzla iki birâder gibiyiz.”
Cevâbını verince, Sultan Reşat:
“—Kardeş gibi değil… dost gibi olunuz!”
Demişti.
Sultan Reşat, kardeşi Hâkan İkinci Abdülhamit’ten yana şikâyetçiydi ve onun otuz küsur yıllık hükümdarlık hayâtında, kendisinin bir çeşit hapis hayâtı yaşadığına inanıyordu. Üstteki sözler, bu psikolojinin sonucuydu.