(…Şeytanın senden gâfil olamayacağını bilince, sen de varlığın kudreti elinde olan Allâhu Teâlâ’dan gâfil olma!
…birisine, “şeytan uyur mu?” Diye soruluyor. “Uyusaydı rahat ederdin” buyruluyor. (…)
…Ebul Abbas-ı Mürsî buyuruyor ki: “Hak Teâlâ’nın ‘Şeytan hakikaten düşmanınızdır. Onu düşman edininiz’, buyurmasından, bir topluluk, şeytanın düşmanlığı ile emredildiklerini anlayarak; Sevgili Allah’ın sevgisiyle uğraşacaklarına, şeytana düşmanlıkla meşgul oldular ve bir topluluk, ‘Şeytan sizin düşmanınızdır; ben sizin habibinizim, sevgilinizim’ denilmek istendiğini anlayarak Allah’ın muhabbetiyle meşgul oldular.
Ebû Hâzım: Şeytan kimdir ki ondan korkulsun? Yemin ederim ki; ona itaat edildi, itaat edenlere bir faydası dokunmadı. İsyan edildi, âsîlere bir zararı dokunmadı, diyor.
Tasavvuf ehlinden Abdülvahhab Şârânî: “Şeytan, tahâret mendilidir”, diyor. “Şerlerin pislik nisbetlerini/asıl suçlusunu ve mâsiyetlerin/günahların envâ’ını/her çeşidini ve mefsedetleri/azgınlıkları -Hak Teâlâ’ya karşı teeddüp edip/ utanarak– hep ona,bilgini hayırlısı şeytana nisbet ederler/ onu suçlayıpüzerine atarlar. Şeytanın îcâd edilmesinin sırrı budur.)
(Atâullah İskenderânî/ El-Hikemü’l-Atâiyye)