-Şerîattan bahsediliyordu.
-“Hakîkat zâhir olsa, şerîat kalmaz. Bu âlemin nizâmını muhâfaza eden ise şerîattır.
Şerîat demek, âlemin nizâmını koruyan kanun demektir.
Sâdece namaz, abdest ve oruç gibi ibâdet yol ve usûllerini tâyin eden bilgi demek değildir.
Herhangi bir memlekette nizam ve muvâzeneyi sağlayan kanunların hiçbiri şerîatın hâricinde olamaz.
Meselâ şerîat hırsızlığı menediyor da kanun ve hukuk nizamları menetmiyor mu?
Yalanı, hîleyi, hakareti şerîat istemiyor da, kanunlar hoş mu görüyor?
Onun için şerîat kalksa dünya da alt üst olur.
Allah’a ibâdetten hangi bir millet baş çevirmiştir? Mecûsî ateşe tapıyor, putpereset ağaca, öküze tapıyor. Fakat Allah’tır diye tapıyor. İnançların en üstün ve kemâllisi ise İslâmiyet’tedir.
Mecûsîlik, putperesetlik, Mûsevîlik, Îsevîlik hep İslâmiyet’in içindedir. Onun için şerîat da İslâmiyet’te kemâlini bulmuştur.”