Claude Farrere anlatıyor:
Başlamadan önce bilinmesini isterim: Kedileri severim, köpekleri sevmem. Zevk şüphesiz… İnsan, en üst derecede egoist hayvandır; hayvanlar arasında düşünecek olursak, komşuları yaltakçılık, aşırı tevâzu, bayağılıktır; hepsi de aslında “köpekçe” fazîletler.
Ben şahsen istiklâl, gurur ve vakara değer veririm: Kedilerde bulunan ve kedilerce yaşatılan üç kötülük! Benim için ilk rastladığım yabancı bir köpeğin yaltaklanması, pabuçlarımın tozunu yalamakta gösterdiği inatçılık kadar menfur/ nefret edilecek bir şey yoktur.
Kediciğimin, nazikâne gayretlerle elde edilen, nâdir sempatisini kazanmak kadar da hiçbir şey beni memnun etmez. Kedim, kendisini esirim gibi görmemi dâima reddetmiştir, sâdece benim dostum olmaya râzıdır.
-Beni gülünç mü buluyorsunuz?- Olsun! Pekâlâ biliyorsunuz ki, ben de size aynını iâde etmiyorsam bu, sırf basit bir nezâket eseridir! Susuyorum, ama ben de başka türlü düşünmüyorum…
Her neyse, kedileri severim, köpekleri sevmem. Yalnız bunun bir istisnâsı olduğunu belirtmeliyim; sevmiş olduğum, sevmekte olduğum bir köpek ırkı da vardır.
Hangisi olduğunu boşuna düşünmeyin. Ne Colley, ne Lulu ne de Fox’lar arasında bulabilirsiniz. Bu lüks hayvanların hepsinden aynı derecede nefret ederim. Bekçi yahut av köpeklerine karşı nefretim de, bunlara olandan az değildir.
Benim indimde/benim için sevilmeye lâyık tek köpek cinsi, ehlî bir ırktır. Bu ırk, Türkiye’nin başıboş sokak köpekleri ırkıdır. Bunlar, gerçekten hür köpeklerdir.
Ne sâhipleri, ne kulübeleri vardır; ne ipleri, ne tasmaları vardır; bunlar açtır, fakat yaltaklanmazlar… Tâbir câizse bunlar en az “köpek” olan, bir bakıma “kedi” olmaya lâyık köpeklerdir.
Hür hayat, bu yarı vahşî hayvanlara, Mirza ve Azor’da bulunmayan fazîletler vermiştir; Türk köpekleri –Üsküdar, Bursa, Konya ve eski İstanbul köpekleri(1), Müslüman köpekleri, hür köpekler, ciddî, mâkûl, mütefekkir ve filozoftur.
Ses çıkarmadan, yağmura kara dayanırlar; ama aksine, kötü insanların hiçbir hakaretine tahammül etmez, kendilerine vuran eli yalamasını bilmezler. Ama yine de son derece iyi köpeklerdir. Kibar ve sâkindirler. Sâdece ısırmak gerektiği zaman ısırırlar.
Bana öyle geliyor ki, yaşadıkları topraklarda cemiyet, Türkler, onlara örnek olmuştur. Zîra Türkler’in kendileri de mükemmel insanlardır. Nâzik ve sâjindirler; kuvvetlerini hayvanları, çocukları ve kadınları dövmek için aslâ harcamazlar.
Hem ne ehemmiyeti var; ister örnek alsın ister almasın. Türk Sokak köpeklerinin toz kondurulacak tarafı yoktur. Ve Jön-Türk hükûmeti, medeniyet bahanesiyle, -yersiz olduğu kadar barbar bir bahaneyle- İstanbul, Galata, Beyoğlu ve Boğaziçi’nin bütün köylerindeki altmış ilâ seksen bin köpeği boşu boşuna katletti.
Bu hareketiyle, ”Kızıl” olduğunu söyledikleri Sultan Abdülhamid’le kıyaslanamayacak kadar zâlim ve kan dökücü olduklarını gösterdiler. Bunun ardından o hükûmet, aynı şekilde Türkiye’yi de katletti. Onu gördükten sonra, bunu tahmin etmek için peygamber olmaya lüzum yoktu.