Bugün birisi:”Biraz erken yat…şu gözlerinin altındaki morluğu görmüyor musun?” dedi.
Gözün göz olması için altında morluk, sarılık yâhut da yeşillik mi olması gerekir?
Veyâ göz, böyle bir rengin yokluğu ile mi göz özelliği kazanır?
Her yerde seni görmeyen gözü neylerim ben?
Esâsen, gözümün altındaki morluğun da farkında değilim. Fakat eğer böyle bir morluk varsa ve bunun sebebi de uykusuzluğum ise… Uykularım da senin yüzünden kaçıyorsa; buna üzülmek değil sevinmek gerekir. Bu sevinçle oturup ağlayabilirim ve ağlayabilirsem ölebilirim.
Bilirsin, ben eskiden yağmurları bu kadar sevmezdim. Bulutlu ve kasvetli havaları sevmezdim. Ne zaman ki yağmurlu bir günde seninle gözgöze geldim; o gün bu gündür başucumda bir bulutla gezmeye başladım. Yağmurlarla ve gök gürültüleriyle dolu, kırlarda çiçekler toplamaktayım.
Her mevsim bahar, inan! Her bulut, Nisan yağmurlarına dokuz ay on günlük gebe!
Rahmeti nasıl târif ederlerse etsinler, rahmet, seninle göz göze gelebilmektir bence… Senin bana bir an bakmandır.
Elim kolum tutmuyor, dizlerimde mecâl yok!
Zaman zaman, elimin kolumun yerli yerinde durduğunu… dizlerimin üzerinde dikildiğimi hayretle görüyorum. Evet, hâlâ daha her bir organım yerli yerinde ve hepsi de çalışmakta!
Peki, nasıl bir “sevenim”?
Nasıl, sevenim ki organlarıma emrediyorum ve bu da bana âit bir irâdenin varlığını isbatlıyor. Seni gerçekten seviyor olsam; irâdemin de sende olması gerekir. Sakın, kimse bana:
“—Senin zannettiğin o irâde,o vücûduna emreden kudret senin değil!” demesin.Çünkü buna inanmam.Zîra böyle söyleyenler,seni tanımayanlardır.Eğer birazcık tanısalardı;senden sâdece güzellikler,iyilikler meydana geldiğini ve geleceğini de çok iyi bilirlerdi.
Öyleyse?
Ben, cimri biriyim ve âşıklık iddiâm, yalnızca dilimdedir. İşte bu, olmayacak bir iş! İrâdesini sevdiğine teslim edemeyen birine,”âşık” denilemez!
Gözlerimin altındaki morluğu görenler, gönlümün karasını görmüyorlar.
Bu kiri gidermek için daha yağmur, daha bulut gerek bana!
Tekin UĞUREL