“Aşk ağacının meyvesi, muratsızlıktır. Kimin dileği, isteği varsa; söyle ona… Başını alıp buradan savuşsun!
Aşk bir gönülde konakladı mı; o adamın gönlünü varlıktan çeker alır.
Bu dert, eri kanlara bular… Perdeden başaşağı yerlere düşürür.
Adamı, bir an bile kendi hâline bırakmaz. Öldürür de, sonra kan diyeti ister.
Adama su verse, eziyetle verir… Ekmek verse, kanla yoğurur da sunar.
O, yüce lûtfuyla, bir ayna îcad etti. O ayna, gönüldür. Gönüle bak da, O’nun yüzünü gönülde gör.“
-“İnsaf ve merhamet sâhibi olman, bütün ömrünü rükûda secdede geçirmenden yeğdir.
İki âlemde de insaf ve mürüvetten daha üstün bir erlik, bir cömertlik yoktur.
Şunu da hatırda tut: apaçık insaf eden, insaf sâhibi olan riyâkâr olamaz.
Erler, insâfı kimseden almadılar; fakat insaf, içlerinden geldi. Bir haylisi kendiliklerinden insâfa geldiler. Tanrı vergisidir o!”
“Ahmet Hanbel, asırların ulusuydu; fâziletlerini saymaya imkân yoktu.
Düşünceden, bilgiden arındı mı hemencecik Beşr-i Hâfî’nin huzûruna giderdi. Biri, O’nu Beşr-i Hafî’nin hûzurunda gördü mü, derhâl kınamaya başlar, derdi ki: Sen, bilgi sâhibi bir imamsın; senden daha bilgili bir adam gelmez artık.
O, ne derse desin, Ahmed, bu sözlere kulak bile asmaz… Beşr’in tapısına baş açık, yalın ayak koşardı.
Derdi ki:
“Evet, ben, Hadîs ve Sünnet’te öndülü kaptım… Bilgim, O’nun bilgisinden artık; ben herşeyi O’ndan iyi biliyorum ama O, Tanrı’yı benden iyi biliyor.
A insafsız… A kendinden haberi olmayan! Bir zamancağız sen de yolu gören gözü açıkların insâfına bak!”
Ferideddin Attar’dan