Perşembe, Nisan 18, 2024

Benzemez Kimse Sana

Anacığım!

Bugün, 6 Kasım… Hâlimiz: “Garîb avâre, bîçâre!”

Bizi, görünüşte sensiz bırakıp gideli, iki yıl geride kaldı… Şimdi, her zamankinden çok daha garip ve hasretinle doluyuz. Ancak şurası hiç şüphe götürmez bir gerçek ki, sağlığında olduğu gibi hâlâ bizi aydınlatmaya, koruyup kollamaya ve irşâda devâm ediyorsun.

Dâimâ “diri” olduğunun belgesidir bu! Demek ki senin gibi “gerçek insanlar” için dünyâ hayâtının ölümü de dirimi de aynı… Bütün mes’ele, benim gibi câhillerin idrâksizliğinde ve irfânsızlığında düğümleniyor.

Şu sözleri senden duymuştum:

(Direktör Ali Bey ismindeki zâtın Lehçetü’l-Hakâyık adlı, kelimelere mizâhî mânâlar verdiği bir lugatı vardır. Cüce kelimesini,”büyük insanların yakından görünüşü” diye târif etmiştir. Gözümüzde büyüttüğümüz birçok büyükleri yakından tanıdıkça, onların eksik taraflarını görmeye başlarız ve büyüklükleri yavaş yavaş küçüklüğe döner ve cüceleşirler.)(1)


Seni yakından tanımamış olsaydım, Ali Bey’in lügatindeki “cüce” kelimesinin karşılığını mizâhî değil, ciddî bulacaktım ve beni hayâl kırıklığına uğratan insan kılıklı cücelere aldanmakla ömür tüketecektim. Bunu, bütün varlığımla îtiraf ediyorum ki; seni tanımadan önce, hayâtım aynen böyle geçti.

İsim vererek:

-“Oğlum! Şu, şu ve şu meşhur kimseleri gözünde fazla büyütme… Onları yakından tanıyınca üzülürsün!”

Diyen babam, ne kadar da haklıymış meğer. Ama ben, buna rağmen aldanmaya devâm ettim. Bile bile lâdes! Tâ ki senin yanına gelinceye kadar. Fakat şu günlerde bile, tanıdığım öyle kimseler var ki aldanmaya ve aldatmaya hâlen devâm ediyorlar. “Yanımdadır, Yemen’dedir” gerçeği, bu olsa gerek!

Dıştan yapılan nasîhat ve tavsiyeler bir yere kadar tesirli; ama insanın bir gerçeği bizzat idrâk etmesi, bambaşka etkili ve kesin çözüm oluyor. İşte benim de, yüce zannettiğim cüce kişiler yüzünden uğradığım hayâl kırıklığı, seninle son buldu.

Sen, bana ve benim gibi nicelerine bir örnek ve terâzi oldun; insanların insanlık derecesini seninle ölçer, seninle tartar olduk. Derken, bu mukâyese edişten hicap duyup:

-Tövbe tövbe, dedik, kimi kiminle kıyaslıyoruz ki?

Ve… O gün bu gündür hep aynı şarkı dilimizde:

“Benzemez kimse sana…”


Kim, nasıl benzesin ki? Kendinden bahsettiğin şu eşine az rastlanan mahviyetkâr üslûp, nedir:

“…On sekiz yaşından îtibâren ömrünü büyük mürebbî Ken’an Büyükaksoy’un yolunda sırasıyla Mehmet Örtenoğlu, Sâmiha Ayverdi ve Ekrem Hakkı Ayverdi gibi seçkin büyüklerle yaşamıştır. Bir hizmet aşkı ve gayret varsa hepsi onlardandır. Gerektiği ölçüde muvaffak ve semereli olamamışsa sâdece bu kendine âittir. Affola!…”(2)

Evet…”Benzemez kimse sana…”

Bunu söylerken öncelikle ve bilhassa kendimi, kast ediyorum. Çünkü senin,”tavrına hayrân olduğun” kimseler, üstte isimleri geçen “seçkin büyükler” idi ve her hâlinle onlara benziyordun. Bense sana, kuru bir hayranlıktan ve dilde kalan yakınlık iddiâsından öte geçemediğim için ve ahlâken sana benzer bir yanım da bulunmadığından, hep böyle yarım yamalak kalacağım. Hep parça bölük…

Yâni, “Garîb avâre, bîçâre…”

Ancak… Senin garîbin, senin avâren ve senin bîçâren olmak şerefi, bana her iki cihanda da yeter, bunu biliyor ve buna îmân ediyorum.

Tekin Uğurel

(1) İsmet Binark, Bir İhlâs Âbidesi İlhan AYVERDİ, 45.s.

(1)”Takdim”, Kubbealtı Lugatı, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, İst.2005,VII. s.

Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!