“Karanlıklara güvenme; çünkü yakında şafak sökecek!
Işıkla da kendini aldatma; çünkü akşam olunca güneş batacak!”
“Dayan!
Birazcık daha dayan!
Çünkü su, med ve cezirlerden dolayı bir alçalıyor bir yükseliyor; peş peşe hücumlarla kayalara saldırıyor.
Hiç usanmadan, durmadan, dinlenmeden, bir takım hareketleri tekrâr et! Hiç gevşeme! Çoğu zaman, yaptıklarını azalt; ince ince yağan yağmur pek bol değildir ama toprağın derinliklerine kadar işler.
Eğer insan, zehirle beslense; bu, onun için bir besin kaynağı, bir gıdâ olur, her defâsında o kimseden bir cevher çıkarır.”
“Halîfelerin halılarını çiğnedim, hükümdarların toplantılarına katıldım. Fakat âşığın, sevdiğine karşı gösterdiği, korkuyla karışık saygıya denk bir hürmet görmedim.
İdârecilere tesir edenlerin nüfûzlarını ölçtüm; vezirlerin kullandığı yetkileri gördüm, devlet adamlarının tattığı sevinçleri bilirim; fakat sevdiğinin kalbini çalıp, onun sevgisini kazanacağından emîn bir âşığın tâlihinden memnûn oluşundan daha yoğun, daha diri bir coşkunluk ve sevinç bilmiyorum.
Sultanların huzûrunda, insanların el avuç oğuşturduklarını gördüm; âsî dinsizlerle bir olup, büyük günah işleyen suçluların hâllerini bilirim. Onların hâli; öfkeden taşan, hiddeti son haddine varmış, katı bir sevgilinin huzûrundaki çılgın âşığın durumundan daha az gösterişizdir.”
“Eğer, zayıf görüşlü kimseler kuşluk vakti gökte parlayan güneş ışığına dayanamıyorsa, bunda güneşin ne suçu var?”
İbn-i Hazm, Güvercin Gerdanlığı